Türk Futbol Ekolü

Bir ekolümüz var, sadece sistemleştiremedik.

Türk Futbol Ekolü. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Followers

Archive for 2013

Beşiktaş - Karabükspor Maçın Ardından

3 Kasım 2013 Pazar
Posted by sbilgen
-Maç golsüz bitmesine rağmen sıkıcı değildi. Gol olmaması biraz şanssızlık ve daha çok beceriksizliğe dayalıydı. Mücadeleci futbolu sevenler için güzel bir maç oldu.
-Göze çarpacak kadar kötü olan iki futbolcu vardı sahada. Almeida ve İlhan Parlak.
-Beşiktaş'ta Olcay'ın performansında düşüş görülüyor. Kendisini oyuna veremediği direk anlaşılıyor kendisinin. Sağ bekte de Serdar'ın yetersizliği göze çarpıyor.
-Beşiktaş açısından Eneramo, Karabük açısından da Ahmet İlhan oyuna daha erken girseydiler ya da 11'de başlasaydılar işler çok farklı olabilirdi.
-Motta, Beşiktaş için önemli bir isim olacağını fazlasıyla gösteriyor. İsmail için pek iyi olmasa gerek onun performansı.
-Karabük'te Lua Lua'nın çabalarına destek verecek oyuncu bulunduğunda sorunları çözülecektir. Kadroları çok iyi.
-Beşiktaş'ın ise gol problemlerini Almeida ile çözemeyeceği aşikar. Necip eğer şans bulamayacaksa kiralık gönderilmeli. Kendisine yazık oluyor.

Totti Şampiyonluk İle Emekli Olacak Mı?

11 Ekim 2013 Cuma
Posted by sbilgen
Roma'nın son şampiyonluğunun üstünden 12 sene geçti. Bu uzun süre boyunca kulüp büyük değişimler gösterdi. Teknik direktörler, oyuncular, yönetimler geldi gitti. Sadece iki kişi değişmedi. Totti ve De Rossi. Son şampiyonlukta De Rossi belki küçüktü ama Totti o şampiyonluğun mimarıydı.

Çok sancılı dönemler geçirdi bu süre içinde Roma. Başarıya yakınlaşamadılar bile. Bu zor durumlarında bile takımın yanındaydı Totti. Yıllar geçiyordu, yaşlanıyordu. Popüler olması için başka bir kulübe gitmesi lazımdı ama o sadakatin ağır bastığı kişiliği ile kulübünü bırakmadı. En kötü zamanda, herkes tüm umutlarını yitirmişken bile sahada savaşan bir Totti vardı.

Bu sene ise her şey çok farklı başladı. Alışılmışın aksine çok transfer yapılmadı. Lille ile harikalar yaratan Garcia takımın başına getirildi. Nokta transferler yapıldı. Gervinho, Strootman ve Benatia alındı. Takımdan umutlar yine çok zayıftı. Ancak, lig ilerledikçe Roma bu sene şampiyon adayı sırasında ilk sırada olduğunu kanıtladı.

Totti ilerleyen yaşı nedeniyle eskisi gibi futbol oynayamıyor belki fakat o 10 numaralı formasıyla sahada bulundukça takım arkadaşlarına güven vermeye, onları cesaretlendirmeye devam ediyor. Bu sene belki de son senesi büyük yıldızın. Bu futbol ilahının bir şampiyonlukla sahalara veda etmesini kim istemez.

Trabzon - Lazio / Laubali Hareketler

4 Ekim 2013 Cuma
Posted by sbilgen
Trabzonspor tarihinde bir puanın bu kadar değersiz olduğu maç yoktur herhalde. Aynı şekilde Lazio da bu kadar değerli bir puan almamıştır. Futbolun, daha doğrusu tüm sporların en önemli derslerinden birisi vardı dün. Laubalileşmeyeceksin!

Maçın yıldızları açık ara Zokora, Adrian ve Bosingwa'ydı. Adrian için ayrı bir parantez bile açılabilir. Polonyalı futbolcu dün gösterdiği performansla birkaç İtalyan takımının transfer listesine en üst sıradan girmiş olabilir.

Bu saydığım isimler dışındaki tüm Trabzon laubalileşti üçüncü golden sonra. Tüm Trabzon dedim çünkü laubalileşenlerin başında Mustafa Reşit Akçay geliyor. Oyuna müdahaleleri bile laubalilik kokuyordu. Henrique, harika bir gol atmasını gölgeleyen laubalilik gösterdi. Yusuf, tribünlerden ismini duyunca bir anda kendisini Nani sanmaya başladı. Bunun sonucunda Trabzon 5-6 farkla kazanabileceği maçtan beraberlikle ayrılmak zorunda kaldı.

Lazio, Trabzon'a büyük bir iyilik yaptı dün aslında. Tecrübesiyle çok güzel bir ders verdi. Ancak bu ders onların Roma'daki maçta hezimete uğramasına yol açacak, bu ayrı bir mesele. Trabzon takımı dün akşam aldığı dersle Legia maçlarında ve hatta üst turlarda Trabzon'un çok işine yarayacak dün aldıkları bu ders. Bu yüzden Lazio'ya teşekkür etmeliler.

Kassai ve 2 Puan - Juve/Galatasaray

3 Ekim 2013 Perşembe
Posted by sbilgen
Macarların futbolda neden geri kaldıkları dün akşamki maçta belli oldu. Çünkü futbolu bilmiyorlar. Yetiştirdikleri en iyi hakemleri futbolu bilmiyor. Basketbol ya da badminton konusunda futboldan daha bilgili olduğuna iddiaya bile girebilirim ve bu adam bu işten para kazanıyor. Dünyanın en büyük saçmalıklarından birisidir Kassai'nin hakemlikten para kazanması.

Dün tribünlerde o kadar büyük bir baskı da olmamasına rağmen sanki kendisine Maracana Stadı'nda iki yüz bin kişi itiraz ediyormuş gibi bir yönetim sergilemek UEFA'nın en iyi hakemlerinden birisi olarak geçinen birisine ne kadar yakıştı bilinmez. Bu kadar kötü bir yönetim varken futbol konuşmamak çok normal bence. Ortada futbol katili bir hakem varken nasıl futbol konuşulabilinir ki.

Ancak şu kadarı söylenebilir. Galatasaray, İtalyan stili futbolu zorlanmadan oynayacak ve bunda başarılı olacak gibi görünüyor. Takım savunması konusunda ve sol bekteki sıkıntı giderildiğinde Galatasaray için güzel günler başlayacaktır. Sol bekte her zaman dediğim Dany tercihi çok iyi olabilir. Ayrıca Eboue'yi sola çekip Sabri'nin sağ bekte oynanması da denenebilir. Bu seçenekleri göz önüne alırsa Mancini için iyi olabilir.

Juventus için ise iyi bir yorum yapmak çok zor. İtalyanın en büyük kulübü olarak İtalyan stili ile baş etmekte çok zorlandılar ki karşılarındaki takım bu stil ile ilk maçına çıkmışken. Takımlarındaki eksiklik Pirlo ile çözülebilecek bir eksiklik de değil. 3-5-2 gibi gözüken ama gerçekte 5-3-2 olan sistemlerinde bindirme yapacak oyuncuları çok yetersiz. Belki dün Giovinco olsa biraz daha rahat olabilirlerdi. Fiziksel olarak muhteşem durumda olsalar bile yaratıcılık eksiklikleri bariz bir şekilde belli oluyor. Pirlo'nun yaşlanması bunda çok etkili. Bu gruptan çıkamayacak takım Real Madrid olabilir diyordum ama şimdi Juventus daha ağır basıyor. Real'in iki maçta da yenileceğini hala düşünüyorum Juventus karşısında ama bunun olasılığı dünkü maçtan sonra iyice azaldı gözümde.

Arsenal'in Başarısının Arkasındaki İsim: Flamini

Napoli'yi rahat bir şekilde geçen, ligde lider durumda bulunan Arsenal taraftarları belki de en büyük rüya sezonlarından birini yaşıyor. Çünkü, bu kadar umutsuz bir ortamda başlanan bir sezonun bu kadar başarılı gitmesi, iddalı bir sezonun başarılı gitmesinden daha keyiflidir. Bursaspor'un şampiyon olduğu sezonki performansı buna örnek verilebilir.

Ancak, herkesin ağzında dolanan Mesut Özil transferinden çok başarının arkasında başka bir transfer var. Daha doğrusu yuvaya dönme diyebiliriz. Fransız Flamini'den bahsediyorum. Sezon başında enterasan olaylar oluyordu Arsenal'de. Wenger'e yapılan "transfer yap" baskısı iki tane oyuncuyu takıma kazandırdı. Mesut Özil ve eski takımına dönen Flamini.

Arsenal için yıllardır düşündüğüm, eksikleri olan orta saha transferi değildi belki Flamini. Mesut Özil transferinin yanında çok sönük de kaldı ayrıca. Gelişini kimse konuşmadı desek yeridir. Fakat sergilenen muhteşem performansın da tamamen Mesut Özil'e yüklenmesi tamamen haksızlıktır.

Bence futbol saha içinde zincirleme bir yapı ile başarının geldiği bir spor. Kaleci, defans, orta saha, forvet şeklinde sıralayabileceğimiz bu zincirde en önemli kısımlar defans ve orta sahadır. Kaleci ve forvet ise ekstralardır. Nitekim Giroud gibi bir forvet ile bile golleri sıralayan Arsenal'de bunu görebiliyoruz. Peki, bunun sebebi Mesut mu? Tabii ki de Mesut'un katkısının olmadığını söylemiyorum. Bu gaddarlık olurdu. Ancak, dediğim zincir içinde Mesut'a ve tam bir resital sergileyen Ramsey'e o rahatlığı sağlayan görünmez bir kahraman var. Flamini!

Flamini, Arsenal'in en büyük eksiği olan defansif orta saha kısmını o kadar iyi kapatıyor ki Mesut hiç koşmadan harikalar yaratıyor. Ayrıca izlerken çıldırırcasına keyiflendiğimiz Ramsey'i o kadar rahatlatıyor ki oyunun çift yönünü de istediği gibi oynuyor. Eğer Flamini'den başka bir kahraman aranacaksa bu Mesut değil Ramsey'dir. Muhteşem ötesi bir oyun oynuyor ve bu adamın büyük sakatlıklar atlattığını söylemek çok güç. Her zaman büyük sakatlıkları atlatıp futbola dönüp harikalar yaratan futbolcular gözümde çok daha değerli olmuştur. Ramsey de onlardan birisi. Ancak ona bu hünerlerini gösterme fırsatını sunan da yine Flamini. Arsenal'in ve dünyanın en faydalı transferi olma yolunda ilerliyor Flamini. Eğer takım bu formunu sürdürür ve şampiyonluğa ulaşırsa tamamen Flamini transferi sayesinde olacaktır.

Özelleştirilmiş Galatasaray

25 Eylül 2013 Çarşamba
Posted by sbilgen
Üç sene önce tarihinin en kötü senesini yaşayan bir Galatasaray vardı. O kadar darmaduman olunmuştu ki yeni stad açılışı gibi muhteşem bir olay bile bir işe yaramamıştı. Güç bela biten bir sezonun ardından yapılan başkanlık seçimiyle ise herşey bir anda değişmişti.

Neydi o değişen. Galatasaray'ın başına yeni nesilin çok sevdiği "dünya düzeni" ni çok iyi bilen, şirket yönetmekte ustalaşmış bir başkan seçilmişti. Adı Ünal Aysal'dı. İlk açıklamalarından itibaren profesyonel bir yönetim işleyişi hakkında ipuçları vermişti. Kendisinin futbola karışmayacağını vurgulamıştı. Gerçekten karışmadı da.

Peki neye karıştı? Şirketlerde bulunmayan maneviyata karıştı. Maneviyat ikinci plana atıldı. Bu kötü anlaşılmasın, kastım hatır gönül ilişkileridir. Şirketlerin işleyişinde şirketin disiplini ve olabildiğince makineleşmesi esastır.

Bunu tamamen özelleştirilen devlet şirketlerine benzetebiliriz. Bir anda profesyonelleşme ile karşı karşıya kalan çalışanların eski muhabbet ve sıcaklığı kaybederek makine gibi çalışması gerçeğine. Galatasaray da tamamen böyle oldu işte. Dağınık ve rahat yönetim şekli kağıt üzerinde olmasa da tamamen bir dünya düzenine ayak uydurmaya çalışan bir şirket şekline dönüştü. Herkesin çalışan olduğu, kulübün kar yapması için tüm ezberlerin bozulduğu bir sistem.

Evet, insanımız rahatı görünce herşeyi salmakta ün yapmıştır. Peki bunun çözümü tamamen değişim midir? Siyah ile beyaz arasında bir gri olamaz mı? Olur. Hem de nasıl olur. Bakın Bayern Münih'e. Yönetim şeklini Galatasaray'a uyarlarsak eğer Bülent Korkmaz başkan oluyor. Profesyonelleşmeyi bir maneviyat simgesine devrederseniz bir taşla iki kuş vurmuş oluyorsunuz. Anlatmak istediğim bu.

Burada Ünal Aysal ile ilgili herhangi bir eleştiride bulunduğumu düşünmüyorum. Kendisi, sadece kendisinden isteneni yapmıştır. Kulübü kurtarması istenmiştir, o da en iyi bildiği şekilde kulübü kurtarmıştır. Bu konuda en son suçlanacak kişi de kendisidir. Suçlanacak kim midir? Galatasaray'ın ruhunu, maneviyatını şimdiye kadar kötüye kullanarak Galatasaray'ın büyük bir erezyon yaşamasına neden olanlardır. Federasyon ve diğer oluşumların, kulüplerinden ise hiç bahsetmiyorum bile.

PES 2014 Neden Sevilmedi?

21 Eylül 2013 Cumartesi
Posted by sbilgen
PES benim için her zaman eğlence amacıyla oynanacak bir oyun olmuştur. Hepsi öyle değil mi diyorsanız eğer; değil! Fifa, 2013 oyunu olmasa da (2014'ü daha oynamadım) tamamen gerçek bir futbol simulasyonu niteliğindeydi benim için. Fifa 2013 de öyleydi ama çok basit ve fazla gol atıldığı için oyundan soğumuştum.

Pes ise oyuncular için daha kolay oynanabilirliği ve hızlı olması sebebiyle tutuluyordu. Oyuncular derken Türkiye'deki oyuncuları kastediyorum. Çünkü İngiltere, Almanya gibi futbolun izleyiciler tarafından bile profesyonel bir şekilde algılandığı ülkelerde Fifa'nın yanında PES'in esamesi bile okunmaz.

Peki Pes'in yeni oyunu neden sevilmedi? Cevabı çok basit. Fifa'ya benzemiş de ondan. Benim için harika bir durum olmasına rağmen çoğu kişi için 2013 oynamaya devam ettirecek bir gelişim bu Konami için. Oyun gerçekdışı bir futbol oynamanıza katiyen izin vermiyor. Öyle Tsubasa gibi metrelerce top süremiyorsunuz. Paslarınızı verirken iki kere dikkat ediyorsunuz. Takım defansı yapmazsanız eğer fark yiyorsunuz gibi şeyler üstünkörü bir şekilde Pes'in son oyununun özellikleri. Tabi oyun yavaş ve bu oyunu ileriye sardırılmış VHS kasedi gibi oynamayı sevenleri pek sevindirmedi.

Oyunda hava toplarındaki, top kazanmadaki, ikili mücadelelerdeki gerçekçilik üst düzeyde. Top çevirdiğiniz zaman rakibin topu kazanması çok zor oluyor. Daha doğrusu oyun sizi top çevirmeye zorluyor. Çünkü bodoslama ataklar hemen sona eriyor. Planlı bir şekilde oyunu oynamazsanız oyunu sevmemeniz çok normal. E bu da takımındaki defans futbolcularının isimlerini bile bilmeyen bir ülkede maalesef prim yapmıyor.

Fatih Terim Gidiyor Mu? Gitmeli Mi?

Az önce gördüğüm bir haberden sonra bu yazıyı yazmak geldi içimden. Haberde Terim'in yerine Di Matteo'nun düşünüldüğü yazıyordu. Haberlere bakma sen diyenler için de geleneksel bir lafım var; ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Kulüpte bir kişi bile Terim'in gitmesini istiyorsa, bu konuşulmaya değer bir konudur. O bir kişi bir anda yüz kişiye ulaşır, kimsenin haberi olmaz.

Peki Terim gitmeli mi? Sezon başında olsaydı eğer, evet. Ancak şu anda gitmesinin en ufak mantıklı açıklaması yok. Fatih Terim'i UEFA Kupasını aldığı yıllar dahil sürekli eleştirmişimdir. Çünkü, taktik bilgisi maalesef yetersiz. Evet, belki dünyanın en iyi motivasyon ustası ama o da yeterli olmuyor.

Hatırlayalım. 1999'da Ali Sami Yen'de Chelsea'yi konuk edecekti Galatasaray. O zamanlar yurt dışı ligleri bu kadar popüler değildi ve Chelsea'de Zola, Flo, Petrescu gibi yıldızlar vardı. Ancak basınımız Chelsea'yi sanki Moldova Ligi'nin herhangi bir takımı gibi tanıttılar. Galatasaray ezer geçer diyen de vardı, iki maçta 6 puan garanti diyen de. Sonuç ne oldu? Galatasaray evinde 5-0 gibi ağır bir yenilgi tattı. Tedbirli konuşanı pek hatırlamıyorum o zamanlar maçtan önce. O büyük konuşanlar birer birer umudu kestiler. Ta ki takım şampiyonluk yoluna girene dek.

Şimdi de benzerlikler üzerinde duralım. Galatasaray'ın geçen sezon aldığı galibiyet, ki o galibiyet tamamen Mourinho'nun hediyesidir, bazı çenesi düşükleri yine coşturmuştu. Galatasaray ezer geçer, bu maçta galibiyet kesin gibi laflar yine dönüp dolaşıyordu. Yenemez miydi? Çok rahat yenerdi gerçekten. Orta sahanın kalabalık tutulduğu herhangi bir taktikle o maçı alırdı Galatasaray. Ancak, Terim'in karşısında Mourinho varmış gibi aynı taktikle sahaya çıkması hezimeti kaçınılmaz kıldı.

Fatih Terim için bir atasözü çok iyi uyuyor. Bir musibet, bin nasihatten iyidir. Takıma iki-üç yıldız koyduktan sonra Barcelona gibi oynatmaya çalışması son hezimetten sonra biraz zor gözüküyor. Evet Galatasaray gerçekten büyük bir kulüp. Ancak, ayakları yere bastığı zaman büyük bir kulüp. Kimsenin hayaller kurmasına gerek yok. Ancak, Fatih Terim gibi pohpohlamalarla kendinden geçen bir insana daha fazla övgüyle zarar vermesine de hakkı yok. Hele bir anda kendisini ortada bırakıp istifa sesleri çalacaklarsa eğer hiç yok.

Fatih Terim, son maçta alınan hezimet ile tamamen takımın potansiyeli ile hareket edecektir. Bu da Galatasaray'ın bu sene çok güzel işler yapacağına işarettir. Eğer, herhangi bir sebeple kulüpten gönderilirse takım tekrar üç sene önceki zombi devrine geri döner. Di Matteo belki iyi bir teknik direktördür ama şu anda Galatasaray için en iyisi dersini almış bir Fatih Terim'dir. Eğer kulüpte kalırsa Galatasaray'ın Avrupa'da geçen seneden başarılı olacağına dair her türlü iddiaya da girerim korkmadan.

Akhisar - Antep Maç Analizi

Milevsky.. Kendisini önceki managerlarda milyon dolarlar verip alırdım, arı sütüyle beslerdim o da bana bol gol atardı. Daha sonra aldığım paranın birkaç katına transfer olur, kulübü ihya ederdi. Evet, dün Cenk Tosun kendisine pas vermedi diye atar yapan Milevsky'den bahsediyorum.

Bülent Uygun, yaklaşık 20'şer transfer yaptığı Buca ve Elazığ maceralarını erkenden bırakmıştı. Şimdi ise Stankevicus ve Milevsky gibi bomba transferlere rağmen daha zorda bir kulüp var elinde ve bu kulüple geçirdiği ikinci senesi. Antep, Hikmet Karaman'ın bıraktığı yaraları daha saramadı. Üstüne de mali sıkıntılar baş gösterdi. Bu şanssızlıkları yaşayan Bülent Uygun acaba Buca ve Elazığ'dan ayrılmasaydım diye düşünüyor mudur?

Dün oynanan maç hakkında konuşmadan önce Hamza Hoca'dan da bahsetmek istiyorum. Akhisar'a geçmeden önce, Denizli'nin ilk düştüğü seneki rüya takımıyla büyük başarısızlıklar elde etmişti. Gerçi, Denizli'nin o kasvetli havasında kim gelirse gelsin başarılı olamaz. Ve şimdi, Çağdaş Atan'lı defans hattıyla harikalar yaratıyor. Gerçekten büyük bir başarı.

Maç hakkında söylenecek pek fazla birşey yok. Antep'in maçı tamamlayacak bir nefesi yok, görünen o. Hele bir de geriye düşerlerse işleri tamamen zorlaşıyor. Muhammed Demirci ve Cenk Tosun varken alınan Milevsky çok anlamsız. Belki Stankevicius iyi oynuyor ama o da yeterli değil. İkinci baharını yaşayan Bilal Kısa'yı durduramıyorlar.

Akhisar'da ise defans hattının Sonko'yla iyi işler yapması takımı rahatlatsa da orta sahada iyi bir defansif oyuncunun olmaması takım için büyük dezavantaj. Niasse, Gekas'ın yokluğunu aratmıyor. İlk yarıyı orta sıralarda bitirirlerse, verilen arada alacakları iyi bir orta saha ile güzel işler yapabilirler.

Akhisar dün hakettiği bir galibiyet aldı. Antep için ise maalesef gelecek umutlu değil.

Limassol - Trabzon Maç Analizi

19 Eylül 2013 Perşembe
Posted by sbilgen
Trabzonspor da yaratıcılık yok. Hücumda tempo yok, hücumda çoğalma yok. Oyun lderi olarak Malouda kendini kabul ettirmiş. Fakat bütün yük onun omzunda. Adrian ve Olcan bir şeyler yapmak istiyor ama ne yapmak istediklerini kendileri de bazen anlamıyorlar. Bal yapmayan arı gibi dolaşıp duruyorlar. Zokora ve (Colman) Aykuttan hücuma hiç destek gelmiyor. Henrique rakibi fazla küçümsemiş olmalı ki arka arkaya Messi gibi kıvrak çalımlar atmaya çalışıyor, yapamıyor doğal olarak. Bir de Trabzonda anlamsız biçimde yapılan, kanattan kanada 50 metrelik toplar var. Top bir kanattan diğerine gidinceye kadar rakip zaten kapatıyor. Bunların üstüne Mustafa Reşit Akçay'ın taktiksel olarak takıma hiç bişey vermemesi de önemli. Hiçbir varyasyon yok. 

O arada Yusuf Erdoğan zorla golü yaptı. Kabul etmek lazım ki, rum takımı, bizim ptt 1. lig ayarında. Buna rağmen Yusuf girinceye kadar adam gibi pozisyon bulamaması, Trabzonsporun işinin zor olduğunun çok açık göstergesi. Kaldı ki son dakikalarda 2 serbest vuruş sonrası zayıf rakibe verilen şanslar, burda hiç bahsetmediğimiz savunmanın ne kadar sıkıntılı olduğunun belirtisi.

R. Karatepe

Rüyalar Kabus Oldu - Galatasaray-Real Madrid

Dünkü hezimeti farklı açılardan değerlendirmek lazım. Çünkü, tek bir noktadan bakıldığında ortaya yanlış sonuçlar çıkacaktır.

Türk futbolunun en başarılı ismi diye geçinen Fatih Terim açısından bakarsak eğer (ki en önemli nokta budur) eleştiri bombardımanına hazır olmak gerekiyor. Fatih Terim'i tek maç üzerinden eleştirmeyin diyenlere de bir çift lafım var. Fatih Terim'in övülecek yanları olduğu kadar eleştirilcek yanları da olduğunu, hatta kendisini yıllardır eleştirdiğimi çevremdekiler bilir. Taktik yetersizliğini, egosunun sağlıklı düşünmesinin önüne geçtiğini ve bazı başarılarının tamamen şans eseri olduğunu çok defa söylemişimdir.

İroni yapacak olursam eğer, Fatih Terim dün tecrübesizliğinin kurbanı oldu. Hayatında ilk defa bir İtalyan stili futbol gördüğünden orta sahanın gerisini "Vardar Ovası" gibi bomboş bıraktı. Tecrübesizliğinden ötürü de Real'in son maçını izlemedi. Şampiyonlar Ligi'nde oynadıkça bu tecrübesizliğini atacaktır, çünkü genç teknik adam büyük gelecek vaadediyor.

Yukarıdaki paragrafta anlatmak istediğimi anlamayanlar yazının geri kalanını da okumayabilirler. Çünkü, bundan sonra oyuncuları temize çıkaracağım. İlk olarak, hiç sevmediğim Melo'yu temize çıkaracağım. Gerçekten, Melo'yu sürekli eleştiririm. Ancak, dün hata yapmasına rağmen çok iyi oynadı. Siz, şu anda dünyanın en iyi defansif orta sahalarından birini, mesela Yaya Toure'yi bile dün tek başına orta sahayı toparlaması için Real karşısına çıkarsaydınız o da birşey yapamazdı, emin olun.

Oyundan alınırken ıslıklanan Burak Yılmaz'ı temize çıkarmaya gelince. Burak, takımdan gitmek istiyordu bilindiği gibi. Kendisi de son vuruş özelliği ile bu günlere geldi. Hiçbir zaman maç kurtaran, sorumluluk alan birisi değildi. Doğru toplar geldiğinde, ayağına hakim olması sayesinde gol atarak prim yaptı. Şimdiye kadar da hiç maç kurtaran adam olmadı. Ne kadar kolay bir şekilde ıslıklıyor değil mi adamları.

Defansta Chedjou ve Dany ikilisini temize çıkarmaya gelince. Her ikisi de topla vakit geçirmeyi seven, risk bağımlısı topçular. Şimdiye kadar hiç sigorta görevini üstlenmemişler. Evet, ırklarının getirdiği birkaç özellikler sayesinde hızlılar, çevikler. Ancak, iki hatadan sonra bileti kesilerek bir daha oynatılmayan Dany'i, şimdiye kadar Semih'le oynamış Chedjou'yu kimse eleştiremez.

Riera'ya gelince. Burada işin büyük kısmını ise muhteşem federasyonumuza yüklemek gerekiyor. Yabancı sınırından dolayı uzun zamandır oynayamayan İspanyol oyuncu, hayatının en saçma olaylarından biri olan sol bek görevinde doğal olarak kötü oynadı. Tabii, yönetim de takımda eksik olmayan bölgelere ergenlik çağındaki herifleri almak için koşturacağına yerli bir sol bek transfer edebilirdi. Orası ayrı.

Sonuç olarak, dün alınan yenilgi, hezimet artık adına ne derseniz, tamamen Fatih Terim'in suçudur. İtalyan oyunu yıllardır, size oyunun kontrolünün kendinizde olduğunu sandırıp ne olduğunu anlayamadan gol atmaya yönelik planlanan bir oyundur. İlk yarıdaki rüyaya dalmış Fatih Terim, verdiği pozları, artist hareketler yapmayı ikinci yarıda ne de güzel bıraktı. Tamam, kendisi gerçekten motivasyon konusunda dünyanın en iyi antrenörü olabilir. Ancak, herşey gazla olmuyor hocam.

Kasımpaşa - Fenerbahçe Maç Analizi

17 Eylül 2013 Salı
Posted by sbilgen
Maçı yarım yamalak izledim desem yalan olmaz. Daha doğrusu ilk 20 dakikayı tam izledikten sonra o kadar çok bunaldım ki ara ara bakmaya başladım maça. Gerçi, o dakikadan sonra goller geldi ama oyun hala berbat bir durumdaydı.

Fenerbahçe dün paçayı zor kurtardı. Bunda Kasımpaşa savunmasının da katkısı olduğunu söylemek gerek. Maalesef, Yalçın o kadroda çok sırıtıyor. Sadece Yalçın mı? Forvetteki Malki resmen komedi. Kasımpaşa'nın 10 kişi hatta 9 kişi oynadığını söylemek yanlış olmaz.

Fenerbahçe'nin de oyunundaki aksaklıklar bambaşka bir komedi zaten. Selçuk Şahin'i eleştirerek zaman kaybetmek istemiyorum. Hani, Rıdvan Dilmen savunuyor ya, çok koşuyor onun kadar koşmak kolay değildir, takdir etmeniz gerek diye. E bir de koşmasaydı Rıdvan Abi. Fenerbahçe gibi bir takımda ne pas atabilseydi, ne adam tutabilseydi bir de üstüne koşmasaydı ya. Bu duygusallık niye anlamıyorum ki.

Ancelotti ve Fatih Terim Anısı

16 Eylül 2013 Pazartesi
Posted by sbilgen
Ancelotti, yeni çıkardığı anı kitabında Milan'ın başına nasıl geçtiğini anlatmış. Bilindiği gibi Fatih Terim'i gönderdikten sonra Ancelotti'yi getirmişti Milan. O da Fatih Terim'in kurduğu kadroyu yaş ortalaması 38'i bulana kadar kullanmış ve başarılı olmuştu.

Sözlerinde Fatih Terim'in mutfakta İtalyan geleneğini sürdürmemesinin ve BBG evini izlemesinin gönderilmesinde etkili olduğunu vurguluyor. Milan'ın Adnan Sezgin'i Galliani, kendisini göreve getirdikten sonra "mutfağı artık istediğimiz gibi şekillendirebiliriz" demiş hatta. Ayrıca, Fatih Terim'in BBG evini izlerken insanların birbirleriyle seks yapmalarını beklediğini, başından kalkmadığını da söylüyor.

Ancelotti'nin sözlerinden Terim'in tamamen keyfi sebeplerden dolayı gönderildiği kesinleşmiş oluyor. Kesinleşmiş diyorum çünkü o kadar ani bir gönderilme olmuştu ki, hele de takım öyle kötü de gitmiyorken gönderilmişti Terim; bunun başka bir açıklaması olamazdı. Nitekim her şey keyfi bir sebebe dayanıyormuş.

Milan, Terim'in kurduğu kadroyla başarılara ulaştı evet. Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu, Serie A şampiyonluğu derken onlar için değişen bir şey olmadı. Ancak işler Fatih Terim için o kadar iyi gitmedi. Kötü bir Galatasaray macerası, ardından Milli takım ile Avrupa 3.lüğü ve şimdide Galatasaray ile yeni bir başarı dizisi yakalamış durumda. Peki, Milan'dan gönderilmeseydi, o rüya kadroyu kendisi şampiyonluklara taşısaydı ne olurdu?

Ne olacaktı, o takım bir kere 34 yaş ortalaması görmezdi. Milan'ın düştüğü yenilenme sıkıntılarına düşülmezdi. Ayrıca, Ancelotti nasıl Chelsea, PSG ve Madrid kariyeri yaptıysa Terim de yapardı ve daha iyisini yapardı. Şu durumda, Milan'daki kuru kafaların Terim'e bir 10 sene borcu var desek yanlış olmaz. Fatih Terim'i ne kadar eleştirsem de Ancelotti'den kat ve kat daha iyi bir hocadır.

Bursaspor - Beşiktaş

15 Eylül 2013 Pazar
Posted by sbilgen
Daum, teknik direktörlük tarihinde bu kadar saçma bir takım çalıştırmış mıdır acaba? Saçma diyorum çünkü takımın tüm dengeleri bozuk durumda. Ne defansta, ne orta sahada ne de forvette oyuncular birbirini tamamlamıyor. Hele orta sahada tam bir karışıklık hakim. Batalla'nın arkasını Şamil topluyor desem yeter zaten. Burada ne Batalla'ya ne de Şamil'e kötü bir söz söylemek değil amacım. Batalla, ofansif orta saha olmanın getirdiği serbest oyun sebebiyle arkasını boş bırakıyor. Şamil ise orayı toparlayabilecek, Bursa'ya yakışacak bir futbolcu değil maalesef. Zaten, Beşiktaş'ın bugün elini kolunu sallayarak gelmesinden çok rahat anlaşıldı bu. Hoş, daha önceki maçlarda da anlaşılıyordu ama birilerinin bunu görmesi için illa ki üç İstanbul takımından biriyle maç yapması gerekiyordu.

Beşiktaş, yakaladığı formunu sürdürdü sadece. Ekstra olarak rakibin duran top savunmasındaki zaafları iyi kullandılar. Onun dışında farklı bir oyun yoktu sahada Beşiktaş açısından. Bu düzeni, henüz birkaç ayda başaran Biliç gerçekten övgüyü hakediyor. Beşiktaş, bu sene ilk ikinin değişilmezi olacağım diyor.

İstanbul Belediye - Urfa Maç Analiz

İBB Urfa MAçının ikinci yarısını izledim. Aslında Bayern Maçını ararken TIRT Haber başbakan propogandasına başlayınca bana da bu maç kaldı. İlk Yarı nasıldı bilmiorum. Ancak ikinci yarıda İBB, Urfa sporu resmen dağıttı. Sağ kanatta Simon Zenke her pozisyonda rakip sol kanadı çökertti. Tabi Urfa'nın sol kanadının ne kadar kaliteli olduğu şüpheli. Ancak İBB sol kanattan da Visca ile aynı şekilde geldi. Her pozisyon çok tehlikeli oluyordu. kaleci Fevzi Elmas tek başına direndi. Gerçi bu direnişte Mehmet Badtal'ın anlamsız yavaşlığı, vi türlü çevik olamayışı, gollük şutlar atamayışı da etkili oldu. Neticede Fevzi çok güzel toplar çıkardı. Tabi böyle maçlarda kaçınılmaz olarak atamayana atarlar kuralı işledi. Urfa Yasin Avcı'nın Emenike'den öğrendiği şekilde, klasik bir Emenike golü atarak tek atağında öne geçti. Bu gol İBB'yi durdurmadı. 3 dk sonra kornerden gelen topu Fevzi uzaklaştıramadı ve top, nasıl olsa bişey yapamaz diye! boş bırakılan Mehmet Batdal'ın sol ayağına geldi. O da ayak içi yumuşak plaseyle boş kaleye golü yaptı. İkinci golde yukarıda belirttiğim gibi İBB sağdan indi ceza sahası içinde çok rahat paslaştılar. Gol rahat oldu. Neticede İBB çok iyiydi. Karşısında rakip yoktu. Sercan'a gelince seneye Spor Toto 2. Ligde oynar ancak.

Ramazan Karatepe

Football Manager 2013 kırılmış!

Bu haberi parası olmayan ama football manager hayranı olanlar için yazdım. Çünkü, oyunun satın alınması Türkçeleştirme ve diğer özellikler bakımından daha faydalı oluyor bizim için.

Bilindiği gibi son oyun skidrow tarafından kırılamamıştı. Hatta bazı söylentiler bile çıktı skidrow'un Sega ile anlaştığı konusunda. Uzun bir süre para veremediği için insanlar bir önceki oyunu oynamaya devam etti.

Yaklaşık üç ay olmasına rağmen ben daha yeni gördüm kırılan oyunu. Çünkü umudumu kesmiştim. Bu işi yapan arkadaşlar, sorun verme problemini yine çözememişler ama oyun hatayı siz oyundan çıkınca veriyor. Oyundan çıkınca dediğim yani ne zaman canınızı isterse çıkınca. Oyunu oynamaya en ufak bir engel teşkil etmeden oyunu oynuyorsunuz.

Yeni oyunun çıkmasına az bir süre kalmışken hala denemeyenler varsa kat.ph adresinden aratıp oyunu indirebilirler. Bir seneye yaklaşmış olan bir oyun için hala geç kalmış sayılmazsınız.

Balıkesirspor Fırtınası

Birinci ligde artık kaide haline gelmiş bir durum var. Forvete siyahi bir adam koy, ortalama bir takım olduktan sonra bırak o halletsin. Adam gerçekten hem hızlı hem de fiziği yerindeyse işiniz tamam.

Bu durumun farkında olan Balıkesirspor da Karikari adında 20 yaşında bir genç transfer etmiş. Kendisi, Drogba'nın uzaktan akrabası olabilecek bir fiziğe sahip ve gerçekten iyi bir futbolcu. Üç maçta üç galibiyet alan Balkes'in en çok çalışan isimlerinden. Arkasına da oturaklı bir takım yerleştirmişler ve gerçekten fırtına gibi oynuyorlar. Eğer bu sene ilk altının içinde olmazlarsa büyük sürpriz olur.

Birinci ligin değil tüm ülkenin problemi aslında ilk bahsettiğim problem. Mental eksiklikten kaynaklanan, fiziğin de yetersiz olmasından ileri gelen bir sorun. Oyuncularımızın bu gelişmeleri yapmasından çok, onların bu eksikliklerini kendimize saklayıp böyle ucuz oyunlarla başarılı olmaya çalışmak. Lafım Balkes'e değil. Genel olarak herkeste olan bir durum bu. Çünkü, gerçekten iyi bir takım oyunu oynatmak, güzel bir futbol izletmeye çalışmak maalesef başarı getirmiyor Türkiye'de. Sonra da Avrupa kupalarında tek forvet ile birşey başaramıyoruz doğal olarak. Oyuncularımızın eksikliği bizim eksikliğimizdir. Günlük başarılar ise bir gün felakete dönüşür.

Napoli'nin Benitez'e Katkısı

Benitez, dünyada en sevmediğim antrenörlerden biridir. Yazının başlığı da bu yüzden böyle. Napoli'nin muhteşem formunu "Benitez'in Napoli'si" diye anlatmak çoğu kişinin yapacağı bir şeydir ancak ben tam tersi "Napoli'nin Benitez'i" diyerek açıklamak istiyorum durumu.

Benitez'i eleştirdiğimde her seferinde Liverpool ile kazandığı Şampiyonlar Ligi'ne ne diyeceğimi soruyorlar bana. Evet, bir başarıydı bu ancak takımın iskeletinin korunmasıyla elde edilmiş bir başarıydı. Yani Houillier zamanından kalma bir iskelet ile şampiyon oldu Benitez. Sonraları, kendi takımını oluşturmaya başladığında koskoca kulübü ne hale getirdiğini hepimiz gördük. Liverpool şu anda hala o yaralarını sarmaya çalışıyor.

Ayrıca, İnter'de de büyük bir rezalet ortaya koyduğunu hatırlayalım. Aynı şekilde İnter de halen toparlanamadı. Peki, Napoli'deki olay ne?

Napoli, bilindiği gibi Serie A'ya yükseleli çok olmadan muhteşem işler başarmış bir takım. Sıfırdan kurdukları takımı büyük paralara sattılar, halen daha o takımın iskeletinden ekmek yiyorlar. Evet, şimdiye kadar İtalya'da hiç tutunamamış İspanyol futbolcuları çok iyi entegre etti Benitez takıma ama yine de iskeletin hakkını vermek gerekiyor.

Napoli'nin atmosferi de ayrı bir etken tabii. Lavezzi'nin PSG'ye gittikten sonraki performansı ortada. Maradona'nın kokusunun sindiği Napoli'de sanırım Selçuk Şahin bile oynasa dünyanın en iyi orta sahaları sıralamasına girer diye düşünüyorum ve Napoli'nin Benitez'i diriltişini kutluyorum.

Gareth Bale İlk Maçında İlk Gol

Bale için harcanan para bence astronomik sıfatını aşmış bir para. Çünkü, sürekli değişen bir sıfat kendisi. Zidane, eğer şimdi transfer olsaydı heralde 200 milyon dolar etmesi gerekirdi. 
Bale'i S'hampton zamanından beri takip ediyorum. Sol bekte oynarken kendisini daha çok severdim. Sol açık olarak da harikalar yaratıyor, evet ama sol bekte olduğundan daha sıradan bir futbol oynuyor.
Kendisini, Giggs'in yerine Manu'da görmeyi çok isterdim. Sonunun Owen'a benzemesinden bir hayli korkmaktayım çünkü. Manu'da efsane olabilecekken, sıradan bir oyuncu olmayı tercih etti. Ronaldo da öyle. Manu'da kalsa heykeli dikilebilirdi ancak şimdi yaşı geçtikten sonra transfer olup unutulacak.
Bale, ilk maçında golünü attı. Çok güzel bir gol olmasa da ilk golü olması sebebiyle önemli bir gol. Rakibi Neymar'ın henüz golünün olmadığı düşünüldüğünde ise bu daha da önemli bir hale geliyor.
Madrid'in bu seneki performansından hiç umutlu değildim ve haklı çıkacak gibi gözüküyorum. Villarreal'e puan kaptırırken çok başarılıydılar. Bu sene kendilerinin ligi kazanması çok zor.











Ali Adnan Kaldığı Yerden

14 Eylül 2013 Cumartesi
Posted by sbilgen
Rize, Antep'i ilginç bir maçın sonunda devirdi bugün. Antep, 10 kişi kalmasına rağmen çok da iyi oynadı ancak olmadı. Tüm sıkıntılara rağmen Bülent Hoca iyi futbol oynatıyor takımına. Umarım devam eder. Ancak, stadın dolmaması çok sinir bozucu. Antep, artık ligin kemik takımı durumunda, hatta bazı hataları yapmasalardı şu anda zirveye oynuyorlardı. Tribünlerin boş kalması kabul edilemez.

Başlık konusu Ali Adnan hakkında konuşmaya geçersek, izlemeyenlere iki haftadaki iki golünü de izlemelerini şiddetle tavsiye ediyorum. Geçen maçtaki golü daha muhteşemdi ama bugün de yine harika bir gol attı. Bu sefer serbest vuruştan bir füze salladı, dikkatle izlerseniz Karcemarskas geç hamle yapıyor ve topun gittiği yer ile uçtuğu yer farklı. Bu adam bambaşka gerçekten. Transferinden vazgeçen Galatasaray şimdi iyice bir düşünsün Madrid maçı öncesi.

Mesut Özil ve Arsenal

Mesut bugün ilk asistini yaptı. Topu kontrolündeki klasını bir kenara bırakırsak bahsedildiği gibi muhteşem bir asist değildi. Zaten amacım da asist hakkında konuşmak değil.

Mesut'un transferini ilk günden beri eleştirdim. Hem Arsenal açısından hem de Mesut açısından. Şöyle ki, Mesut İspanya'da bile temposunu erken kaybedip oyundan düşerken, İngiltere gibi temponun hiç düşmemesinin yanısıra fizik gücünün de onun kadar önemli olduğu bir ülkede kariyerini düşüşe geçireceğinin düşünüyorum.

Arsenal açısından eleştirim ise hem verilen para hem de o pozisyonda açıkları yokken yapılmış olması dolayısıyla ekstra bir transfer olması. Wenger'in bunda bir suçu yok tabi. Ona illa transfer yap dediler, o da yaptı. Ha, belki şöyle bir suçu olabilir; o da şimdiye kadar yapmadığı faydalı transferleri ve parayı bu şekilde harcamış olması. Arsenal'in kadrosunda Mesut'un pozisyonunda o kadar çok adam var ki. Flamini'yi Milan'dan geri almalarından sonra defansif orta sahalarında biraz rahatlama yaşadılar ama hala o pozisyon çok sıkıntılı.

Galatasaray - Antalyaspor Analiz

-Galatasaray hakkındaki genel kanı çok şanssız olduğu yönünde. Evet, gerçekten şanssızlardı. Peki bu puan kaybını telafi eder mi? Etmez.
-Antalyaspor ise gerçekten kadronun hakkını vermiyor, dünkü beraberlik kimseyi yanıltmasın. Samet Aybaba muhteşem grafiğini sürdürüyor kısaca. Bu kadroyla bu sene düşmemeye oynarlar bu gidişle.
-Galatasaray uzun süredir oynatmadığı oyuncularını bir anda sahaya sürdü. Engin Baytar, 11 maçlık cezanın kurbanı olmasının ardından kendine şans verildiğinde hiç sırıtmadan oynadı. Neden kendisine forma şansı verilmiyor anlamak gerçekten çok zor. İlk senesinde muhteşem bir performans sergilemişti.
-Antalyaspor, kalabalık bir forvet grubu ile oynuyor. Orta sahanın yükünü ise bir iki kişiye yüklüyor. İyi forvetlerinizin olması güzeldir ama arap zenginlerinin kulüpleri aldıktan sonra yaptıkları gibi her bulduğunuz forvet de alınmaz. Takımın yarısını forvet oluşturuyor resmen.
-Bruma, ilk maçı olmasına rağmen direk farkını ortaya koydu. Gerçekten önemli bir oyuncu ama Ronaldo'dan çok Nani'ye benzediği kanaatindeyim. Burak Yılmaz'a çok eleştiri vardı, bence haklılardı. Bu yabancı sınırlaması yüzünden satılmadı kendisi ve sonunun Hasan Şaş gibi olmasından korkuyorum. Yiyip bitirdiğiniz futbolculara Burak da eklenirse şaşırmam futboldan anlamayan futbolun aciz ve rezil yöneticileri!

Hikmet Karaman ve Ona Kulüp Emanet Edenler

8 Ağustos 2013 Perşembe
Posted by sbilgen
Geçen hafta yazmıştım buraya, Hikmet Karaman'a teknik direktör demek teknik direktörlere hakarettir. Alt kümelerde çırpınan, tanıdığı olmadığından sürekli itilip kakılan antrenörlere ihanettir. Türkiye'de futbolu bilmeyen heriflerin yönetimi altında ise bunlar işte böyle gerçekleşir.

Maça yarım saat dayanabildim. Orta sahanın o düzensizliği, defansın birbirinden habersizliği çıldırttı beni resmen. Ne oldu? Geçen senenin son maçlarına doğru yalvarıyordu Karaman, beni takımda devam ettirin, çok güzel şeyler yapacağım diye.

Son olarak Gaziantepspor'u bitiren bu adama ne gibi bir fikirle kulüp emanet ettiniz ya? Siz şampiyon takımsınız bu mu sizin vizyonunuz? Hadi getirdiniz gönderin bari. Yazık değil mi giden ülke puanlarına. Yazıklar olsun ya, dünyanın en rezil liglerinden birinin rezil bir takımına elendi Bursaspor. Bu utancın sebebi hepimiziz.

Fenerbahçe - Salzburg Maçın Ardından

-Fenerbahçe dün akşam çoğu insan için muhteşem şeyler yapmış olsa da iyi bakan gözler için çok büyük sıkıntılar vardı sahada.
-Sabah Emenike transferini okudum. Uzun süredir devam eden bir süreç böylece sona erdi. Peki, Fenerbahçe'nin en çok ihtiyaç duyduğu transfer bir forvet mi? Hayır!
-Dün Kampl'ın attığı tüm arapaslar defansın arkasına geçti. Ancak bu defansın değil daha çok orta sahanın bir problemi. Evet belki Mehmet Topal çok iyi oynadı ama bu arapasların defası çok rahat geçtiği gerçeğini değiştirmiyor. Cristian'ın Meireles'in sakatlığından sonra defansif rol üstlenmesinin bunda payı büyük.
-Evet, Cristian transfer edilirken defansif orta saha olarak gelmişti. Şimdi ise ofansif özellikleri ile ayakta durabiliyor. Çünkü defansa katkısı sıfır. Yabancı kontenjanının büyük sıkıntı olduğu bu dönemde Holmen'in yerine Cristian'ın gitmesi gerekirdi. Çünkü Holmen her yönde de muhteşem oynayan bir topçu. Fenerbahçe ileride çok sıkıntı çekecek.

Nedir Ne Değildir?

1 Ağustos 2013 Perşembe
Posted by sbilgen
Futbolda başarı transfer yapmak değildir. Avrupa'da bu maçları, bu maçlardan kastım Fenerbahçe, Trabzon ve Bursa'nın son iki günde yaptığı maçlardır, seneler önce de oynuyorduk. Mütevazı kadrolarla, dünyayı tanımayan yöneticilere menajerler tarafından kaktırılan saçmasapan futbolcularla da aynı oyunu oynuyordu takımlarımız. O kadar transfer yapılıyor ama yine oyunda değişen birşey yok.

Kimileri olaya çok farklı bakıyorlar. Yabancı antrenör gelse de aynı oyun oynanıyor, o zaman yerli antrenörle devam edelim diyorlar. Evet, cümlenin ilk kısmı çok doğru. Ancak, bu doğruluğu söyleyen insanın yapması gereken yapılmıyor. Ne demek kardeşim mentaliteleri, anlayışları çok farklı insanlar gelse bile aynı oyunun oynanması? Bu adamlar antrenörsüz oynasınlar o zaman, en azından antrenör parası verilmez.

Reşit Hoca'nın Mustafa Yumlu'yu defans, Aykut'u ön libero oynatması, Hikmet'in Şamil Cinaz ile ön libero oynaması ne demektir ya? Sen Avrupa'da oynuyorsun. Hadi desen ki para yok alamıyoruz anlarım da sen değil misin Malouda'ları, Bosingwa'ları, Taiwo'ları alan. Bu kadar kötü transfer politikası mı olur.

Bursa'nın maçını futboldan iyice soğuduktan sonra, dakika yetmişte bıraktım. Bu mudur harcanan trilyonların karşılığı? Siz çok yanlış anlıyorsunuz ya da ben yanlış anlıyorum. Siz Hikmet Karaman'a, hani şu Capello'ya da dediğiniz teknik direktör sıfatını yüklüyosunuz yoksa o başka mı? Hikmet Karaman'ın teknik direktör olduğu bir dünyada yaşıyoruz maalesef.

Salzburg - Fenerbahçe Maçı

31 Temmuz 2013 Çarşamba
Posted by sbilgen
-Maçı hakeden taraf Salzburg'du. Fenerbahçe maalesef iyi oynamadı kısaca açıklamak gerekirse.
-Webo ve Kuyt ileride çok yavaş kaldılar. Kuyt'ın yerine Stoch hamlesi iyi olabilirdi.
-Alper, çıktığı dakikaya kadar sahanın en iyisiydi. Onun yerine Emre ya da Meireles çıksa daha iyi olabilirdi.
-Salih'in bu takımdaki önemi bir defa daha ortaya çıktı. Yaratıcılık konusunda çok sıkıntı yaşandı.
-Mehmet Topuz, Kayseri'deki en iyi performanslarını sağ bek oynarken çıkarmıştı. Yıllardır oynamadığı pozisyona göre gayet iyi oynadı.
-Sow çok bencildi. 3 tane net gollük pası vermedi, saç baş yoldurdu.
-Hakemler çok kötüydü. Rezil bir yönetim sergilediler. Son dakikadaki penaltı doğruydu.
-Fenerbahçe turu geçer ancak ilerisi için yeterli olmaz bu futbol.

Avrupa'ya Hoş Geldin Neymar !


Neymar sonunda Barca ile ilk kez sahaya çıktı. Videoda, oyuna girdikten sonra yaptıkları var. Daha doğrusu, kendisine yapılanlar. Avrupa futbolu sert bir hoşgeldin demiş kendisine. Bu darbeleri belki La Liga'da yemeyeceksin ama Şampiyonlar Ligi bu darbelerle kaynıyor koç. Kolay gelsin..

Unuttuk Mu? Raul Gonzalez

23 Temmuz 2013 Salı
Posted by sbilgen
Sahi, unuttuk mu bu devi? Karşınızda Raul Gonzalez.

Galatasaray - Malaga Maçın Ardından

22 Temmuz 2013 Pazartesi
Posted by sbilgen
Dün maçta göze çarpan tek sorun defans göbekteki anlaşmazlıktı. Chedjou ile Dany aynı tip oldukları için kaynaklanan bu sorun yüzünden büyük ihtimalle sezon içinde Dany yedek oturacak. Bu üzücü bir durum tabii.

Galatasaray uzun süredir sol bek arıyor bilindiği gibi. Riera'nın sol beğe devşirilmesi, futbolun sadece hücum yönünü bilen Türkiye'de defansın aksaklıklarının görülmemesinden ötürü başarılı bulundu. Ancak durum hiç öyle değildi. Riera'nın her hatasında, kademe kayıplarında orada bir oyuncu o hataları kapadı çünkü. Kimmiydi o? Dany.

Dany geçen sezon çoğu maçta iki kişilik top oynadı. Hem defans göbekteydi hem de Riera'nın yerine sol bek oynadı. Riera aslında sol iç oynadı Galatasaray'da. Dany böyle fedakarlıklar yaparak belki de bu sene yedek kalma durumuna düştü. Fatih Terim'in bu durumun farkında olmadığını düşünüyorum, çünkü Riera hala sol bek.

Dany çok sevdiğim bir oyuncu. Yedek kalmasına çok üzülürüm. Galatasaray'ın ileri hattı zaten sorunsuz. Tek sorun olan defansı da Dany ya da Chedjou'yu sol bek oynatarak çözmek en iyisi. Tercihen Chedjou'nun sol bek oynamasından yanayım. Lille'de de sol bek oynamıştı. Ayrıca geçen senenin uyumlu ikilisi Semih ile Dany'i bozmaması gerekiyor Galatasaray'ın.

Melo transferinden sonra orta saha sorunları da devam edecek gibi Galatasaray'da. Melo, sanılanın aksine hiç iyi transfer olmadı. Uzun sözleşmeyi de cebine koyarak kendini garanti altına alması ile geçen senenin ikinci yarısında gösterdiği performansı sergileyeceğini hiç sanmıyorum. Galatasaray'ı çok riskli bir sezon bekliyor.

Beşiktaş'da Bir Pique!

Dün oynanan Schalke maçında Beşiktaş'ın tek golünü atan Pedro Franco hakkında artık bir yazı yazmanın vaktinin geldiğini düşündüm. Aslında çoktan yazılması gerekiyordu ama niye aksadı bilmiyorum.

Kendisini Kolombiya forması ile bir kere izlemiştim gelmeden önce. Sonrasında videolardan takip ettim ve en son dün oynanan maçta gördüm. Tüm bunlar başlıktaki benzetmeyi yapmayı sağlar mı? Bence sağlar.

Franco, sahada duruşu ile bile kendisini belli ediyor. Hava topları, kesiciliği, kademesi bir defans oyuncusunun olması gerektiği gibi zaten. Peki Franco'nun artıları neler?

Muhteşem bir tekniği var. Beşiktaş eğer defansif orta saha sıkıntısı çekerse orada da çok rahat görev yapabilir bence. Hatta biraz abartırsak eğer forvette bile iş görür ki kısacık futbol hayatında forvete de gitmişliği var.

Ayrıca muhteşem bir oyun okuması ve oyunu başlatması gibi bir özelliği var. Verdiği paslar ile gollük ataklar başlatabiliyor. Bu pasları da riskten uzak, akılcı bir şekilde yapıyor.

Sonuç olarak, Benfica ve Porto tarzında bir transfer yaptı Beşiktaş. Eğer Franco Porto'ya gitmiş olsaydı iki sene içinde en az 30 milyona transfer olur derdim. Çünkü şu anda Barcelona defansına koysanız sırıtmayacağı inancındayım. Peki Beşiktaş alışkın olmadığı Portoculuk oyununda nasıl bir strateji izleyecek. Onu da bekleyip göreceğiz.

Amokachi, Nouma, Eneramo ?

Kulüplerin gelenekleri olduğu hepimiz için aşikardır. Ne zaman köklü bir kulüpten konu açılsa muhabbet mutlaka kulübün geleneklerine gelir. Ben bu gelenekleri biraz daha geniş kapsamlı alırım. Oyuncu geleneği diye de bir şey vardır bence.

Mesela Fenerbahçe'de Kennet Anderson, Van Hooijdonk gibi Galatasaray'da Hagi, Selçuk, Semih gibi oyuncular vardır. Beşiktaş'da da Amokachi, Nouma, Guinti gibi oyuncular geleneklere uygun oyunculardır.

İşte Beşiktaş geleneklerine uygun bir transferi bitirdi bugün. Aslında uzun yıllardır yapamadıkları bir hamleydi bu. On yılı aşkın bir süredir bir türlü Nouma'nın yeri dolmadı. Bir ara Carew geldi, eğer kalsaydı kesin doldururdu ama durmadı hemen gitti.

Velhasıl Beşiktaş muhteşem bir transfer yaptı. Yıllardır yanlış seçimler yapılan forvet bölgesine harika bir monte gerçekleştirdiler. Şimdi sırada Giunti'nin yerini doldurmaları var ama o bölge bir hayli dolu. Giunti, eğer orta sahadaki yetenklerden biri giderse, transferde baz alınacak oyuncudur Beşiktaş için. Şimdiden söyliyeyim.

Galatasaray Ön Liberoya Kimi Almamalı?

Gündemdeki isimlerden sadece Melo'yu almamalı, kesin ve net. Aslında isimler arasında en iyi isim performansa bakmazsak Melo. Tabii ütopya olan De Rossi gibi isimleri saymazsak. De Rossi'nin Galatasaray'a gelme haberi bile gülmekten yerlere yatırdı beni.

Melo, özellikleri itibariyle muhteşem bir futbolcu. Ancak birisinin ona ön libero olduğunu ve parasını düşünerek kontrat bitimlerinde değil her zaman topunu oynaması gerektiğini söylemeli. Bence söylüyorlardır ancak ego tatmininden başka bir düşüncesi olmadığı için sonuç ortada. Selçuk İnan'ın %40larda oynamasının en büyük sebebi Melo'dur. Kendisini forvet arkası sanması yüzünden her atakta ileride. Selçuk da onun boşluklarını doldurmaya çalışmaktan kendi işini yapamıyor. Taraftar ise şov bazlı hareketlere kandığı için bu eksikleri görmüyor. Kontratının sonuna yaklaştığında ise iki aylık bir ön libero şovu izliyoruz Melo'dan. Bu kimseyi kandırmamalı.

Wellington, izlediğim kadarıyla küçük Cambiasso. Muhteşem bir takipçiliği ve hırsı var. "Isırıyor" sözüne tam uyuyor. Ancak kısa boylu olması Galatasaray'ın zaten ortalamasının düşük olduğu sistemi iyice düşürüyor. Wanyama ise Celtic'de güzel performans sergiledi. Gelme ihtimali bile güzel çünkü geleceği çok parlak. Abartmıyorum Manchester United ve Arsenal'in şu anki boş orta sahalarında rahat oynar.

Gönül isterdi ki Gökhan İnler gelsin ancak Napoli'nin en pahalı transferini almak kolay değil. Gelmemesi gereken isim belli. Bunun dışında gelecek isimlere de yeni bir Melo vakası yaşamamak için güzel bir kontrat önermek gerekir.

Endüstriyel Futbol Hakkında

Monaco'nun Abdial ve Toulalan transferlerinin ardından daha önceki bloglarda da yazdığım bir yazıyı tekrar yazmak istedim. Her sene bu düşünceler canımı sıkmaya devam etmeye devam ediyor, çünkü futbolu kendi egolarını tatmin etmek için kullanmak isteyenler bir türlü bitmiyor.

10 sene önce Chelsea satıldığında ve Veron, Crespo, Mutu gibi transferler yapıldığında da aynı tepkiyi vermiştim. Ancak, sonra Mourinho'nun gelişi ve yıldızlarla değil de savaşçılarla kulübün ilerlemesi fikrimi değiştirmişti. Daha sonrasında Manchester City, Malaga, PSG ve şimdi de Monaco sadece futbol dünyasını kirletmek amacıyla bu yola giriştiler. Futboldan anlamayan, futbolu değil sadece egolarını seven insanlar futbolu çirkinleştirdiler.

Monaco ve diğerleri ancak kendilerini PES gibi oyunlarda sevdirirler. Plansız, düşüncesiz hareketleri futbola katkı sağlamadığı gibi kendilerine ve geleceklerine de katkı sağlamaz. Milyarderlerin oyuncağı olan kulüpler artık iyice midemizi bulandırıyorlar. Taraftarların isimler geliyor diye susmaları ise ileride egoları tatmin olan milyarderlerin kulübü bırakmasıyla büyük pişmanlıklara dönüşecek ama haberleri yok.

Tolga Zengin'in Bjk Kararı

Beşiktaş yıllardır kaleci konusunda sıkıntı yaşıyor. Ancak bu sıkıntı tamamen kendilerinin çok fazla şey beklemelerinden kaynaklanıyor. Oscar Cordoba'dan bile verim alamadık demişlerdi.

Şimdi ise Cenk Gönen ve McGregor'dan da istediklerini alamadıklarını söylediklerinden yeni kaleci arayışına başlamışlardı ki Tolga Zengin'i transfer ettiler. Peki Tolga istediklerini verecek mi? Çok zor. Çünkü Beşiktaş'ın sorunu kalecide değil zihinde. Kalecilerden tam olarak ne beklediklerini bilmiyorlar. Bu durumda Casillas'ı almaları lazım ki pişman olmasınlar.

Bir de Tolga Zengin kısmı var. Tolga, Onur'un sakatlığından sonra muhteşem bir performans göstermişti. Onur'un efsanevi Liverpool maçı hala aklımda. Eğer Onur sakatlanmasaydı.muhteşem bir grafikle büyük bir transfer gerçekleştirebilirdi. Tolga ise Onur'dan aşağı kalmayan bir performans gösterdi. Şampiyonlar Ligi'nde gösterdiği performans ile çok rahat bir Avrupa kulübüne gidebilirdi fakat o Beşiktaş'ı seçti. Vizyon konusunda bir sıkıntısı mı var yoksa eski talipleri artık onu istemiyor mu bilmiyorum. Çok iyi kulüpleri peşindeydi çünkü bir ara.

Bu transfer Beşiktaş eğer zihniyetini güncelleştirir ve kalecilerden beklentilerini somut bir şekilde ortaya koyarsa eğer işe yarar. Tabii Cenk Gönen gibi bir kaleci varken Tolga'ya para harcamak maddi sıkıntısı olan Beşiktaş için ne kadar sağlıklı bir transfer tartışılır. Tolga için ise kötü oldu bence. Premier Lig takımları peşindeyken enteresan bir karar verdi. Tolga adına üzüldüm. Yurt dışında seyretmeyi çok isterdim Tolga'yı.

Bursa Taiwo'yu Neden Aldı?

Bursaspor'un son transferi Taiwo muhteşem bir oyuncu. Milan'da dikiş tutturamamasını çok büyük şaşkınlıkla izlemiştim. Halbuki Marsilya'dan gelirken bomba gibi bir sol bekti.

Ancak, Bursa'nın mali durumları çerçevesinde düşünecek olursak Wederson'un varlığında daha önemli bölgelere transfer yapılamaz mıydı sorusunu akla getiriyor. Belki UEFA yasaklarından sonra Bursa'nın Şampiyonlar Ligi'ne gitme ihtimali üzerine yapılmıştır diye düşünüyorum ama yine de lüks bir transfer olduğunu düşünüyorum.

Hikmet Karaman'ın teknik direktörlüğünü sevmediğimi yıllardır söylüyorum. Ancak bu transferin devre arasındaki Edu transferini yapan kişinin elinden çıktığını düşünüyorum. Hayırlı olsun Bursaspor'a. Umarım defans ortasına da önemli bir transfer yaparlar.

Federasyon Kime Çalışıyor?

Herşeyden önce Demirören'in çok değil sadece 2 yıl öncesine kadar sınırsız yabancı olduğunu hatırlatayım. Şimdi ise böyle bir sınırlama sistemi için diretmesi ise federasyonun başına kim geçerse geçsin asıl başkanın başka bir yerlerde hiç değişmediğini aklıma getiriyor.

Sınırlamanın Türk futboluna bir gram faydasının olmadığı apaçık ortadayken halen sınırlama diye diretilmesinin arkasında yine para kokuları var gibi ancak çok değişik bir durum da söz konusu. Dış mihraklar diyerek işi espriye vurmak bir yana ama futbolun kalitesini katleden bu uygulamanın sürdürülmesi gerçekten çok acı.

Sınırılama ile Türk futbolcuların önü açılıyormuş. Hangi futbolcunun? 10 senedir yedek bekleyen Semih Şentürk'ün mü, Aydın Yılmaz'ın mı, İbrahim Toraman'ın mı kimin önü açılıyor? Sınırlama yüzünden bunlar gibi nice yeteneğimiz yedekte tutuluyor. Arda Turan İspanya'ya gittikten sonra kilolar verdi form tutabilmek için. Neden o hale gelmişti? Çünkü yerini tehdit eden kimse yoktu. Türk futbolcu bol sıfırlı kontrata imza attıktan sonra yerini kimse tehdit edemediği için böyle yatıyor işte.

Kimi kandırıyorsunuz Allah aşkına. Birileri çok güçlenecek de diğerleri armut mu toplayacak. Kadroya giremeyen Türk bir alt kalitedeki takıma gidecek. Semih Şentürk'ü mü ister bir Anadolu takımı yoksa ne yapacağını bilmediği bir yabancıyı mı? Boşverin bu işleri.

Ronaldinho ve Beşiktaş

4 Temmuz 2013 Perşembe
Posted by sbilgen
Herşeyden önce en büyük transferi Önder Özen ile yapmış olan Beşiktaş'ın tüm hamlelerine gözüm kapalı güvenirim. Bu yüzden daha ilk satırdan Ronaldinho transferinin sadece spekülasyon olduğundan emin olduğumu söylemiş bulunuyorum.

Ancak, varsayalım ki gerçekten Ronaldinho ile ilgileniliyor, gelme ihtimali var. Bu durumda birkaç söz söylemek tabii ki de lazım. Önder Özen'in varlığını bir kenara bırakmadan düşünmek bu durumda bir hayli zor. Çünkü, futbolu bilen bir adam Ricardinho, Guti, Quaresma, Simao fiyaskolarını unutmaz. Bu isimler en alaka diyebilirsiniz ancak en azından Guti için demeyin.

Ronaldinho için verilecek ücretin dışında beklentilerin yüksek olmasının getireceği sezon sonu hayal kırıklıklarını kim düşünüyor? Tamam, dünyanın bildiği bir isim ama senin hayalinde kalan Barcelona günleri artık mazi. En son Milan macerasında bile tempodan uzak kalan Ronaldinho şu anda ne haldedir?

Eğer ki Beşiktaş'ın havaya atılacak parası olsaydı, 70. dakikadan sonra oyuna girmek üzere de olsa her türlü izlemeyi isterdim. Ancak böyle bir durum yok. Başarı istiyoruz diyerek son yılları eleştiren taraftarların da birazcık düşünmeleri lazım bu transferi isterken. Biraz geçmişimizden ders alalım.

UEFA bizi toptan atsın!

28 Haziran 2013 Cuma
Posted by sbilgen
Fenerbahçe ve Beşiktaş'a gelen cezaları eleştirmeyeceğim. Hatta savunacağım, hatta ve hatta ileri gideceğim. Türkiye'yi komple atmalarını isteyeceğim.

İtirazlar, yakarışlar, hakaretler inanılmaz boyutlarda. E Uefa sadece bizi atmıyor ki, her ülkeden nerdeyse atılan var. Hatta, ülkesinin kendi içinde bile bu durumları affetmeyenler var. İskoçya örneğinde olduğu gibi doğru olanları yapmak çok zor değil. Adamların zaten rezalet bir ligi vardı, geçen sene Rangers'ı gözünün yaşına bakmadan attılar ve iyice kötü bir hale geldi lig. Peki, ligin kötü hale gelmesi, iğrençleşmesinden, leş gibi kokmasından daha mı kötü? Hayır.

Herkesin bildiği yolsuzlukları, iğrençlikleri bir anda unutup, hemen kendimizi savunmaya geçmemiz niye? İşlerin gerçekten rant meselesi olduğu doğru ancak eğer siz dik bir duruş gösterseydiniz, o yapıyorsa ben de yaparım demeseydiniz şimdi itiraz etme hakkınız olurdu. Şu anda Süper Lig'de olan takımların yarısından fazlasını da kendinizle birlikte dibe çekebilirdiniz ya da bu durumdan en ufak bir kayıp almadan çıkabilirdiniz.

Uefa'nın yapması gereken şey kötü ya da iyi, sportmenlikten bu kadar uzaklaşmış, her takımı pisliğe batmış bu ligi tamamen atmasıdır. Belki bu sayede futbolun üstündeki rant düşer ve eli pis, kanlı paraları kullanan insanlar spordan ellerini çekerler. Artık bu olaya spor demeye bile dili varmıyor insanın. Bu pisliği temizlemek için futbol yasaklanacaksa o da yapılsın. Yeter ki birkaç sene sonrasında temiz bir şekilde devam etsin. Bu uğurda herşey yapılabilir.

Fenerbahçe ve Forvet Hattı

Fenerbahçe'nin forvet hattına Emenike ya da Kiessling geleceği haberini gördüm az önce. Umarım uydurma bir haberdir. Neden mi? Bu kadar birbirinden farklı iki oyuncu nasıl tek seçenek olabilir aklım almııyor da ondan. Kiessling, yavaş bir pivot santrafor. Emenike'yi de hepimiz biliyoruz.

Fenerbahçe'nin Hooijdonk'tan sonraki tüm forvet transferleri fiyaskoydu. Ta ki Webo'ya kadar. Peki onca gelen gidenden Webo'nun farkı neydi?

Webo da Hooijdonk gibi, Kennet Andersson gibi pivot oynayabilen, fırsatçı olduğu kadar güçlü bir futbolcu da ondan. Kezman ve Guiza bu özelliklerin hepsini değil sadece birkaçını taşıdığı için başarılı olamadılar. Fenerbahçe'de yerleşmiş olan futbol kültüründe bir forvet oyuncusu tüm işleri yapmak zorunda. Kezman ya da Guiza eğer Galatasaray'a gelseydiler eminim ki muhteşem top oynarlardı.

İki isim de heyecan verici bence. Ancak, Fenerbahçe'nin yararını düşünecek olursak Kiessling daha ön plana çıkıyor. Sow varken Emenike ekstra bir transfer olur. Sow'un yardımcılığında ise Kiessling'in yavaşlığı sırıtmaz ve Fenerbahçe yıllardır özlemini çektiği bir forvet transfer etmiş olur.

Galatasaray İçin Melo mu Gökhan İnler mi?

Melo, iki senedir sözleşmesinin sonuna geldiği zamanlar futbolcu olduğunu hatırlıyor. Hala Melo'nun iyi bir oyuncu olduğunu söyleyenler bir sene önceki Fenerbahçe maçında Alex'in bomboş vurup da attığı golleri izleyip bir defansif orta saha oyuncusu olan Melo'nun orada olup olmaması gerektiğini kendilerine sorsunlar.

Gökhan İnler, yıllardır İtalya gibi sert futbol mabedi olan bir ülkede defansif orta saha görevini başarıyla gerçekleştiriyor. Türk pasaportu artısının yanında uzaktan muhteşem şutları var. Orta sahayı toparlama işlerini sözleşmesinin sonuna yaklaştığı zamanlarda hatırlamaktan çok hiç aklından çıkarmıyor. Kaç paraya verilmeli ve alınmalı.

Beşiktaş'a Schaaf Gelmeli

Beşiktaş son hoca seçimlerinin ardından akıllanmamış görünüyor ki çok deli saçması isimler peşinde. O isimlerin belki de tek mantıklı ismi Schaaf.

Schaaf, Bremen'in mütevazı bütçesi ve kadrosuyla yıllarca uğraştı, didindi. Bir yerden sonra tabii her yetiştirdiği oyuncunun gitmesi sıkıntı çıkardı ve kariyeri sekteye uğradı. Ancak bu demek değildir ki Schaaf kötü hocadır. Tam tersi. Mesut Özil, Mehmet Ekici, De Bruyne gibi yıldızlar onun elinden çıktılar. Gençleri coşturması bile Beşiktaş'a yetmelidir. Hatırlayalım Beşiktaş'ın süper yeteneklerini,

-Muhammed Demirci
-Necip Uysal
-Oğuzhan Özyakup
-Atınç Nukan.

ve niceleri. Sadece yukarıdaki isimler Beşiktaş'ın kasasına iki yıl içinde en az 50 milyon avro sokar. Şimdi, Schaaf'ı istemeyenler düşünsün.

Ryan Babel ve Kasımpaşa ve Hatta Süper Lig

Kasımpaşa birkaç gün önce bombayı patlattı aslında. Ancak insanların unutkanlığı yüzünden hakettiği yankıyı bulmadı bu transfer. Babel hakkında olumsuz düşünenleri hiç düşünmeyerek yazıya başlıyorum, hatta başladım da.

Ajax'ın genç politikası yüzünden serbest kalmış, öncesinde Hoffenheim'da Alman disipliniyle başedememiş, Liverpool'da ise günden güne kendisini sorumsuzluğa vurarak muhteşem kariyerini mahvetmiş bir isim Babel. Kalu Uche'nin fırtınalaştığı Kasımpaşa ve Süper Lig'de yürüyerek oynasa bile damgasını vurur.

Galatasaray'ın Farfan'a İhtiyacı Var Mı?

Günlerdir Farfan haberleri medyada konuşuluyor. Başkan Aysal da transfer de önemli aşama kaydettik diyor. Ancak, Farfan'ın Galatasaray için önemi hakkında maalesef konuşan pek yok.

Galatasaray'ın kanat ihtiyacının olup olmadığı başlıca bir tartışma konusu bence. Üstüne bu isim de Farfan olunca düşünmeden edemiyorum. Nani transferi olsaydı eğer, Drogba örneğinde olduğu gibi ne kadar ekstra bir transfer olsa da yapabileceği muhteşem işler yüzünden faydalı olabilirdi. Ancak, Farfan ismi, Engin gibi bir alternatifin olduğıu takımda bence pek iyi bir seçim değil.