Türk Futbol Ekolü

Bir ekolümüz var, sadece sistemleştiremedik.

Türk Futbol Ekolü. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Followers

Archive for Eylül 2013

Özelleştirilmiş Galatasaray

25 Eylül 2013 Çarşamba
Posted by sbilgen
Üç sene önce tarihinin en kötü senesini yaşayan bir Galatasaray vardı. O kadar darmaduman olunmuştu ki yeni stad açılışı gibi muhteşem bir olay bile bir işe yaramamıştı. Güç bela biten bir sezonun ardından yapılan başkanlık seçimiyle ise herşey bir anda değişmişti.

Neydi o değişen. Galatasaray'ın başına yeni nesilin çok sevdiği "dünya düzeni" ni çok iyi bilen, şirket yönetmekte ustalaşmış bir başkan seçilmişti. Adı Ünal Aysal'dı. İlk açıklamalarından itibaren profesyonel bir yönetim işleyişi hakkında ipuçları vermişti. Kendisinin futbola karışmayacağını vurgulamıştı. Gerçekten karışmadı da.

Peki neye karıştı? Şirketlerde bulunmayan maneviyata karıştı. Maneviyat ikinci plana atıldı. Bu kötü anlaşılmasın, kastım hatır gönül ilişkileridir. Şirketlerin işleyişinde şirketin disiplini ve olabildiğince makineleşmesi esastır.

Bunu tamamen özelleştirilen devlet şirketlerine benzetebiliriz. Bir anda profesyonelleşme ile karşı karşıya kalan çalışanların eski muhabbet ve sıcaklığı kaybederek makine gibi çalışması gerçeğine. Galatasaray da tamamen böyle oldu işte. Dağınık ve rahat yönetim şekli kağıt üzerinde olmasa da tamamen bir dünya düzenine ayak uydurmaya çalışan bir şirket şekline dönüştü. Herkesin çalışan olduğu, kulübün kar yapması için tüm ezberlerin bozulduğu bir sistem.

Evet, insanımız rahatı görünce herşeyi salmakta ün yapmıştır. Peki bunun çözümü tamamen değişim midir? Siyah ile beyaz arasında bir gri olamaz mı? Olur. Hem de nasıl olur. Bakın Bayern Münih'e. Yönetim şeklini Galatasaray'a uyarlarsak eğer Bülent Korkmaz başkan oluyor. Profesyonelleşmeyi bir maneviyat simgesine devrederseniz bir taşla iki kuş vurmuş oluyorsunuz. Anlatmak istediğim bu.

Burada Ünal Aysal ile ilgili herhangi bir eleştiride bulunduğumu düşünmüyorum. Kendisi, sadece kendisinden isteneni yapmıştır. Kulübü kurtarması istenmiştir, o da en iyi bildiği şekilde kulübü kurtarmıştır. Bu konuda en son suçlanacak kişi de kendisidir. Suçlanacak kim midir? Galatasaray'ın ruhunu, maneviyatını şimdiye kadar kötüye kullanarak Galatasaray'ın büyük bir erezyon yaşamasına neden olanlardır. Federasyon ve diğer oluşumların, kulüplerinden ise hiç bahsetmiyorum bile.

PES 2014 Neden Sevilmedi?

21 Eylül 2013 Cumartesi
Posted by sbilgen
PES benim için her zaman eğlence amacıyla oynanacak bir oyun olmuştur. Hepsi öyle değil mi diyorsanız eğer; değil! Fifa, 2013 oyunu olmasa da (2014'ü daha oynamadım) tamamen gerçek bir futbol simulasyonu niteliğindeydi benim için. Fifa 2013 de öyleydi ama çok basit ve fazla gol atıldığı için oyundan soğumuştum.

Pes ise oyuncular için daha kolay oynanabilirliği ve hızlı olması sebebiyle tutuluyordu. Oyuncular derken Türkiye'deki oyuncuları kastediyorum. Çünkü İngiltere, Almanya gibi futbolun izleyiciler tarafından bile profesyonel bir şekilde algılandığı ülkelerde Fifa'nın yanında PES'in esamesi bile okunmaz.

Peki Pes'in yeni oyunu neden sevilmedi? Cevabı çok basit. Fifa'ya benzemiş de ondan. Benim için harika bir durum olmasına rağmen çoğu kişi için 2013 oynamaya devam ettirecek bir gelişim bu Konami için. Oyun gerçekdışı bir futbol oynamanıza katiyen izin vermiyor. Öyle Tsubasa gibi metrelerce top süremiyorsunuz. Paslarınızı verirken iki kere dikkat ediyorsunuz. Takım defansı yapmazsanız eğer fark yiyorsunuz gibi şeyler üstünkörü bir şekilde Pes'in son oyununun özellikleri. Tabi oyun yavaş ve bu oyunu ileriye sardırılmış VHS kasedi gibi oynamayı sevenleri pek sevindirmedi.

Oyunda hava toplarındaki, top kazanmadaki, ikili mücadelelerdeki gerçekçilik üst düzeyde. Top çevirdiğiniz zaman rakibin topu kazanması çok zor oluyor. Daha doğrusu oyun sizi top çevirmeye zorluyor. Çünkü bodoslama ataklar hemen sona eriyor. Planlı bir şekilde oyunu oynamazsanız oyunu sevmemeniz çok normal. E bu da takımındaki defans futbolcularının isimlerini bile bilmeyen bir ülkede maalesef prim yapmıyor.

Fatih Terim Gidiyor Mu? Gitmeli Mi?

Az önce gördüğüm bir haberden sonra bu yazıyı yazmak geldi içimden. Haberde Terim'in yerine Di Matteo'nun düşünüldüğü yazıyordu. Haberlere bakma sen diyenler için de geleneksel bir lafım var; ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Kulüpte bir kişi bile Terim'in gitmesini istiyorsa, bu konuşulmaya değer bir konudur. O bir kişi bir anda yüz kişiye ulaşır, kimsenin haberi olmaz.

Peki Terim gitmeli mi? Sezon başında olsaydı eğer, evet. Ancak şu anda gitmesinin en ufak mantıklı açıklaması yok. Fatih Terim'i UEFA Kupasını aldığı yıllar dahil sürekli eleştirmişimdir. Çünkü, taktik bilgisi maalesef yetersiz. Evet, belki dünyanın en iyi motivasyon ustası ama o da yeterli olmuyor.

Hatırlayalım. 1999'da Ali Sami Yen'de Chelsea'yi konuk edecekti Galatasaray. O zamanlar yurt dışı ligleri bu kadar popüler değildi ve Chelsea'de Zola, Flo, Petrescu gibi yıldızlar vardı. Ancak basınımız Chelsea'yi sanki Moldova Ligi'nin herhangi bir takımı gibi tanıttılar. Galatasaray ezer geçer diyen de vardı, iki maçta 6 puan garanti diyen de. Sonuç ne oldu? Galatasaray evinde 5-0 gibi ağır bir yenilgi tattı. Tedbirli konuşanı pek hatırlamıyorum o zamanlar maçtan önce. O büyük konuşanlar birer birer umudu kestiler. Ta ki takım şampiyonluk yoluna girene dek.

Şimdi de benzerlikler üzerinde duralım. Galatasaray'ın geçen sezon aldığı galibiyet, ki o galibiyet tamamen Mourinho'nun hediyesidir, bazı çenesi düşükleri yine coşturmuştu. Galatasaray ezer geçer, bu maçta galibiyet kesin gibi laflar yine dönüp dolaşıyordu. Yenemez miydi? Çok rahat yenerdi gerçekten. Orta sahanın kalabalık tutulduğu herhangi bir taktikle o maçı alırdı Galatasaray. Ancak, Terim'in karşısında Mourinho varmış gibi aynı taktikle sahaya çıkması hezimeti kaçınılmaz kıldı.

Fatih Terim için bir atasözü çok iyi uyuyor. Bir musibet, bin nasihatten iyidir. Takıma iki-üç yıldız koyduktan sonra Barcelona gibi oynatmaya çalışması son hezimetten sonra biraz zor gözüküyor. Evet Galatasaray gerçekten büyük bir kulüp. Ancak, ayakları yere bastığı zaman büyük bir kulüp. Kimsenin hayaller kurmasına gerek yok. Ancak, Fatih Terim gibi pohpohlamalarla kendinden geçen bir insana daha fazla övgüyle zarar vermesine de hakkı yok. Hele bir anda kendisini ortada bırakıp istifa sesleri çalacaklarsa eğer hiç yok.

Fatih Terim, son maçta alınan hezimet ile tamamen takımın potansiyeli ile hareket edecektir. Bu da Galatasaray'ın bu sene çok güzel işler yapacağına işarettir. Eğer, herhangi bir sebeple kulüpten gönderilirse takım tekrar üç sene önceki zombi devrine geri döner. Di Matteo belki iyi bir teknik direktördür ama şu anda Galatasaray için en iyisi dersini almış bir Fatih Terim'dir. Eğer kulüpte kalırsa Galatasaray'ın Avrupa'da geçen seneden başarılı olacağına dair her türlü iddiaya da girerim korkmadan.

Akhisar - Antep Maç Analizi

Milevsky.. Kendisini önceki managerlarda milyon dolarlar verip alırdım, arı sütüyle beslerdim o da bana bol gol atardı. Daha sonra aldığım paranın birkaç katına transfer olur, kulübü ihya ederdi. Evet, dün Cenk Tosun kendisine pas vermedi diye atar yapan Milevsky'den bahsediyorum.

Bülent Uygun, yaklaşık 20'şer transfer yaptığı Buca ve Elazığ maceralarını erkenden bırakmıştı. Şimdi ise Stankevicus ve Milevsky gibi bomba transferlere rağmen daha zorda bir kulüp var elinde ve bu kulüple geçirdiği ikinci senesi. Antep, Hikmet Karaman'ın bıraktığı yaraları daha saramadı. Üstüne de mali sıkıntılar baş gösterdi. Bu şanssızlıkları yaşayan Bülent Uygun acaba Buca ve Elazığ'dan ayrılmasaydım diye düşünüyor mudur?

Dün oynanan maç hakkında konuşmadan önce Hamza Hoca'dan da bahsetmek istiyorum. Akhisar'a geçmeden önce, Denizli'nin ilk düştüğü seneki rüya takımıyla büyük başarısızlıklar elde etmişti. Gerçi, Denizli'nin o kasvetli havasında kim gelirse gelsin başarılı olamaz. Ve şimdi, Çağdaş Atan'lı defans hattıyla harikalar yaratıyor. Gerçekten büyük bir başarı.

Maç hakkında söylenecek pek fazla birşey yok. Antep'in maçı tamamlayacak bir nefesi yok, görünen o. Hele bir de geriye düşerlerse işleri tamamen zorlaşıyor. Muhammed Demirci ve Cenk Tosun varken alınan Milevsky çok anlamsız. Belki Stankevicius iyi oynuyor ama o da yeterli değil. İkinci baharını yaşayan Bilal Kısa'yı durduramıyorlar.

Akhisar'da ise defans hattının Sonko'yla iyi işler yapması takımı rahatlatsa da orta sahada iyi bir defansif oyuncunun olmaması takım için büyük dezavantaj. Niasse, Gekas'ın yokluğunu aratmıyor. İlk yarıyı orta sıralarda bitirirlerse, verilen arada alacakları iyi bir orta saha ile güzel işler yapabilirler.

Akhisar dün hakettiği bir galibiyet aldı. Antep için ise maalesef gelecek umutlu değil.

Limassol - Trabzon Maç Analizi

19 Eylül 2013 Perşembe
Posted by sbilgen
Trabzonspor da yaratıcılık yok. Hücumda tempo yok, hücumda çoğalma yok. Oyun lderi olarak Malouda kendini kabul ettirmiş. Fakat bütün yük onun omzunda. Adrian ve Olcan bir şeyler yapmak istiyor ama ne yapmak istediklerini kendileri de bazen anlamıyorlar. Bal yapmayan arı gibi dolaşıp duruyorlar. Zokora ve (Colman) Aykuttan hücuma hiç destek gelmiyor. Henrique rakibi fazla küçümsemiş olmalı ki arka arkaya Messi gibi kıvrak çalımlar atmaya çalışıyor, yapamıyor doğal olarak. Bir de Trabzonda anlamsız biçimde yapılan, kanattan kanada 50 metrelik toplar var. Top bir kanattan diğerine gidinceye kadar rakip zaten kapatıyor. Bunların üstüne Mustafa Reşit Akçay'ın taktiksel olarak takıma hiç bişey vermemesi de önemli. Hiçbir varyasyon yok. 

O arada Yusuf Erdoğan zorla golü yaptı. Kabul etmek lazım ki, rum takımı, bizim ptt 1. lig ayarında. Buna rağmen Yusuf girinceye kadar adam gibi pozisyon bulamaması, Trabzonsporun işinin zor olduğunun çok açık göstergesi. Kaldı ki son dakikalarda 2 serbest vuruş sonrası zayıf rakibe verilen şanslar, burda hiç bahsetmediğimiz savunmanın ne kadar sıkıntılı olduğunun belirtisi.

R. Karatepe

Rüyalar Kabus Oldu - Galatasaray-Real Madrid

Dünkü hezimeti farklı açılardan değerlendirmek lazım. Çünkü, tek bir noktadan bakıldığında ortaya yanlış sonuçlar çıkacaktır.

Türk futbolunun en başarılı ismi diye geçinen Fatih Terim açısından bakarsak eğer (ki en önemli nokta budur) eleştiri bombardımanına hazır olmak gerekiyor. Fatih Terim'i tek maç üzerinden eleştirmeyin diyenlere de bir çift lafım var. Fatih Terim'in övülecek yanları olduğu kadar eleştirilcek yanları da olduğunu, hatta kendisini yıllardır eleştirdiğimi çevremdekiler bilir. Taktik yetersizliğini, egosunun sağlıklı düşünmesinin önüne geçtiğini ve bazı başarılarının tamamen şans eseri olduğunu çok defa söylemişimdir.

İroni yapacak olursam eğer, Fatih Terim dün tecrübesizliğinin kurbanı oldu. Hayatında ilk defa bir İtalyan stili futbol gördüğünden orta sahanın gerisini "Vardar Ovası" gibi bomboş bıraktı. Tecrübesizliğinden ötürü de Real'in son maçını izlemedi. Şampiyonlar Ligi'nde oynadıkça bu tecrübesizliğini atacaktır, çünkü genç teknik adam büyük gelecek vaadediyor.

Yukarıdaki paragrafta anlatmak istediğimi anlamayanlar yazının geri kalanını da okumayabilirler. Çünkü, bundan sonra oyuncuları temize çıkaracağım. İlk olarak, hiç sevmediğim Melo'yu temize çıkaracağım. Gerçekten, Melo'yu sürekli eleştiririm. Ancak, dün hata yapmasına rağmen çok iyi oynadı. Siz, şu anda dünyanın en iyi defansif orta sahalarından birini, mesela Yaya Toure'yi bile dün tek başına orta sahayı toparlaması için Real karşısına çıkarsaydınız o da birşey yapamazdı, emin olun.

Oyundan alınırken ıslıklanan Burak Yılmaz'ı temize çıkarmaya gelince. Burak, takımdan gitmek istiyordu bilindiği gibi. Kendisi de son vuruş özelliği ile bu günlere geldi. Hiçbir zaman maç kurtaran, sorumluluk alan birisi değildi. Doğru toplar geldiğinde, ayağına hakim olması sayesinde gol atarak prim yaptı. Şimdiye kadar da hiç maç kurtaran adam olmadı. Ne kadar kolay bir şekilde ıslıklıyor değil mi adamları.

Defansta Chedjou ve Dany ikilisini temize çıkarmaya gelince. Her ikisi de topla vakit geçirmeyi seven, risk bağımlısı topçular. Şimdiye kadar hiç sigorta görevini üstlenmemişler. Evet, ırklarının getirdiği birkaç özellikler sayesinde hızlılar, çevikler. Ancak, iki hatadan sonra bileti kesilerek bir daha oynatılmayan Dany'i, şimdiye kadar Semih'le oynamış Chedjou'yu kimse eleştiremez.

Riera'ya gelince. Burada işin büyük kısmını ise muhteşem federasyonumuza yüklemek gerekiyor. Yabancı sınırından dolayı uzun zamandır oynayamayan İspanyol oyuncu, hayatının en saçma olaylarından biri olan sol bek görevinde doğal olarak kötü oynadı. Tabii, yönetim de takımda eksik olmayan bölgelere ergenlik çağındaki herifleri almak için koşturacağına yerli bir sol bek transfer edebilirdi. Orası ayrı.

Sonuç olarak, dün alınan yenilgi, hezimet artık adına ne derseniz, tamamen Fatih Terim'in suçudur. İtalyan oyunu yıllardır, size oyunun kontrolünün kendinizde olduğunu sandırıp ne olduğunu anlayamadan gol atmaya yönelik planlanan bir oyundur. İlk yarıdaki rüyaya dalmış Fatih Terim, verdiği pozları, artist hareketler yapmayı ikinci yarıda ne de güzel bıraktı. Tamam, kendisi gerçekten motivasyon konusunda dünyanın en iyi antrenörü olabilir. Ancak, herşey gazla olmuyor hocam.

Kasımpaşa - Fenerbahçe Maç Analizi

17 Eylül 2013 Salı
Posted by sbilgen
Maçı yarım yamalak izledim desem yalan olmaz. Daha doğrusu ilk 20 dakikayı tam izledikten sonra o kadar çok bunaldım ki ara ara bakmaya başladım maça. Gerçi, o dakikadan sonra goller geldi ama oyun hala berbat bir durumdaydı.

Fenerbahçe dün paçayı zor kurtardı. Bunda Kasımpaşa savunmasının da katkısı olduğunu söylemek gerek. Maalesef, Yalçın o kadroda çok sırıtıyor. Sadece Yalçın mı? Forvetteki Malki resmen komedi. Kasımpaşa'nın 10 kişi hatta 9 kişi oynadığını söylemek yanlış olmaz.

Fenerbahçe'nin de oyunundaki aksaklıklar bambaşka bir komedi zaten. Selçuk Şahin'i eleştirerek zaman kaybetmek istemiyorum. Hani, Rıdvan Dilmen savunuyor ya, çok koşuyor onun kadar koşmak kolay değildir, takdir etmeniz gerek diye. E bir de koşmasaydı Rıdvan Abi. Fenerbahçe gibi bir takımda ne pas atabilseydi, ne adam tutabilseydi bir de üstüne koşmasaydı ya. Bu duygusallık niye anlamıyorum ki.

Ancelotti ve Fatih Terim Anısı

16 Eylül 2013 Pazartesi
Posted by sbilgen
Ancelotti, yeni çıkardığı anı kitabında Milan'ın başına nasıl geçtiğini anlatmış. Bilindiği gibi Fatih Terim'i gönderdikten sonra Ancelotti'yi getirmişti Milan. O da Fatih Terim'in kurduğu kadroyu yaş ortalaması 38'i bulana kadar kullanmış ve başarılı olmuştu.

Sözlerinde Fatih Terim'in mutfakta İtalyan geleneğini sürdürmemesinin ve BBG evini izlemesinin gönderilmesinde etkili olduğunu vurguluyor. Milan'ın Adnan Sezgin'i Galliani, kendisini göreve getirdikten sonra "mutfağı artık istediğimiz gibi şekillendirebiliriz" demiş hatta. Ayrıca, Fatih Terim'in BBG evini izlerken insanların birbirleriyle seks yapmalarını beklediğini, başından kalkmadığını da söylüyor.

Ancelotti'nin sözlerinden Terim'in tamamen keyfi sebeplerden dolayı gönderildiği kesinleşmiş oluyor. Kesinleşmiş diyorum çünkü o kadar ani bir gönderilme olmuştu ki, hele de takım öyle kötü de gitmiyorken gönderilmişti Terim; bunun başka bir açıklaması olamazdı. Nitekim her şey keyfi bir sebebe dayanıyormuş.

Milan, Terim'in kurduğu kadroyla başarılara ulaştı evet. Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu, Serie A şampiyonluğu derken onlar için değişen bir şey olmadı. Ancak işler Fatih Terim için o kadar iyi gitmedi. Kötü bir Galatasaray macerası, ardından Milli takım ile Avrupa 3.lüğü ve şimdide Galatasaray ile yeni bir başarı dizisi yakalamış durumda. Peki, Milan'dan gönderilmeseydi, o rüya kadroyu kendisi şampiyonluklara taşısaydı ne olurdu?

Ne olacaktı, o takım bir kere 34 yaş ortalaması görmezdi. Milan'ın düştüğü yenilenme sıkıntılarına düşülmezdi. Ayrıca, Ancelotti nasıl Chelsea, PSG ve Madrid kariyeri yaptıysa Terim de yapardı ve daha iyisini yapardı. Şu durumda, Milan'daki kuru kafaların Terim'e bir 10 sene borcu var desek yanlış olmaz. Fatih Terim'i ne kadar eleştirsem de Ancelotti'den kat ve kat daha iyi bir hocadır.

Bursaspor - Beşiktaş

15 Eylül 2013 Pazar
Posted by sbilgen
Daum, teknik direktörlük tarihinde bu kadar saçma bir takım çalıştırmış mıdır acaba? Saçma diyorum çünkü takımın tüm dengeleri bozuk durumda. Ne defansta, ne orta sahada ne de forvette oyuncular birbirini tamamlamıyor. Hele orta sahada tam bir karışıklık hakim. Batalla'nın arkasını Şamil topluyor desem yeter zaten. Burada ne Batalla'ya ne de Şamil'e kötü bir söz söylemek değil amacım. Batalla, ofansif orta saha olmanın getirdiği serbest oyun sebebiyle arkasını boş bırakıyor. Şamil ise orayı toparlayabilecek, Bursa'ya yakışacak bir futbolcu değil maalesef. Zaten, Beşiktaş'ın bugün elini kolunu sallayarak gelmesinden çok rahat anlaşıldı bu. Hoş, daha önceki maçlarda da anlaşılıyordu ama birilerinin bunu görmesi için illa ki üç İstanbul takımından biriyle maç yapması gerekiyordu.

Beşiktaş, yakaladığı formunu sürdürdü sadece. Ekstra olarak rakibin duran top savunmasındaki zaafları iyi kullandılar. Onun dışında farklı bir oyun yoktu sahada Beşiktaş açısından. Bu düzeni, henüz birkaç ayda başaran Biliç gerçekten övgüyü hakediyor. Beşiktaş, bu sene ilk ikinin değişilmezi olacağım diyor.

İstanbul Belediye - Urfa Maç Analiz

İBB Urfa MAçının ikinci yarısını izledim. Aslında Bayern Maçını ararken TIRT Haber başbakan propogandasına başlayınca bana da bu maç kaldı. İlk Yarı nasıldı bilmiorum. Ancak ikinci yarıda İBB, Urfa sporu resmen dağıttı. Sağ kanatta Simon Zenke her pozisyonda rakip sol kanadı çökertti. Tabi Urfa'nın sol kanadının ne kadar kaliteli olduğu şüpheli. Ancak İBB sol kanattan da Visca ile aynı şekilde geldi. Her pozisyon çok tehlikeli oluyordu. kaleci Fevzi Elmas tek başına direndi. Gerçi bu direnişte Mehmet Badtal'ın anlamsız yavaşlığı, vi türlü çevik olamayışı, gollük şutlar atamayışı da etkili oldu. Neticede Fevzi çok güzel toplar çıkardı. Tabi böyle maçlarda kaçınılmaz olarak atamayana atarlar kuralı işledi. Urfa Yasin Avcı'nın Emenike'den öğrendiği şekilde, klasik bir Emenike golü atarak tek atağında öne geçti. Bu gol İBB'yi durdurmadı. 3 dk sonra kornerden gelen topu Fevzi uzaklaştıramadı ve top, nasıl olsa bişey yapamaz diye! boş bırakılan Mehmet Batdal'ın sol ayağına geldi. O da ayak içi yumuşak plaseyle boş kaleye golü yaptı. İkinci golde yukarıda belirttiğim gibi İBB sağdan indi ceza sahası içinde çok rahat paslaştılar. Gol rahat oldu. Neticede İBB çok iyiydi. Karşısında rakip yoktu. Sercan'a gelince seneye Spor Toto 2. Ligde oynar ancak.

Ramazan Karatepe

Football Manager 2013 kırılmış!

Bu haberi parası olmayan ama football manager hayranı olanlar için yazdım. Çünkü, oyunun satın alınması Türkçeleştirme ve diğer özellikler bakımından daha faydalı oluyor bizim için.

Bilindiği gibi son oyun skidrow tarafından kırılamamıştı. Hatta bazı söylentiler bile çıktı skidrow'un Sega ile anlaştığı konusunda. Uzun bir süre para veremediği için insanlar bir önceki oyunu oynamaya devam etti.

Yaklaşık üç ay olmasına rağmen ben daha yeni gördüm kırılan oyunu. Çünkü umudumu kesmiştim. Bu işi yapan arkadaşlar, sorun verme problemini yine çözememişler ama oyun hatayı siz oyundan çıkınca veriyor. Oyundan çıkınca dediğim yani ne zaman canınızı isterse çıkınca. Oyunu oynamaya en ufak bir engel teşkil etmeden oyunu oynuyorsunuz.

Yeni oyunun çıkmasına az bir süre kalmışken hala denemeyenler varsa kat.ph adresinden aratıp oyunu indirebilirler. Bir seneye yaklaşmış olan bir oyun için hala geç kalmış sayılmazsınız.

Balıkesirspor Fırtınası

Birinci ligde artık kaide haline gelmiş bir durum var. Forvete siyahi bir adam koy, ortalama bir takım olduktan sonra bırak o halletsin. Adam gerçekten hem hızlı hem de fiziği yerindeyse işiniz tamam.

Bu durumun farkında olan Balıkesirspor da Karikari adında 20 yaşında bir genç transfer etmiş. Kendisi, Drogba'nın uzaktan akrabası olabilecek bir fiziğe sahip ve gerçekten iyi bir futbolcu. Üç maçta üç galibiyet alan Balkes'in en çok çalışan isimlerinden. Arkasına da oturaklı bir takım yerleştirmişler ve gerçekten fırtına gibi oynuyorlar. Eğer bu sene ilk altının içinde olmazlarsa büyük sürpriz olur.

Birinci ligin değil tüm ülkenin problemi aslında ilk bahsettiğim problem. Mental eksiklikten kaynaklanan, fiziğin de yetersiz olmasından ileri gelen bir sorun. Oyuncularımızın bu gelişmeleri yapmasından çok, onların bu eksikliklerini kendimize saklayıp böyle ucuz oyunlarla başarılı olmaya çalışmak. Lafım Balkes'e değil. Genel olarak herkeste olan bir durum bu. Çünkü, gerçekten iyi bir takım oyunu oynatmak, güzel bir futbol izletmeye çalışmak maalesef başarı getirmiyor Türkiye'de. Sonra da Avrupa kupalarında tek forvet ile birşey başaramıyoruz doğal olarak. Oyuncularımızın eksikliği bizim eksikliğimizdir. Günlük başarılar ise bir gün felakete dönüşür.

Napoli'nin Benitez'e Katkısı

Benitez, dünyada en sevmediğim antrenörlerden biridir. Yazının başlığı da bu yüzden böyle. Napoli'nin muhteşem formunu "Benitez'in Napoli'si" diye anlatmak çoğu kişinin yapacağı bir şeydir ancak ben tam tersi "Napoli'nin Benitez'i" diyerek açıklamak istiyorum durumu.

Benitez'i eleştirdiğimde her seferinde Liverpool ile kazandığı Şampiyonlar Ligi'ne ne diyeceğimi soruyorlar bana. Evet, bir başarıydı bu ancak takımın iskeletinin korunmasıyla elde edilmiş bir başarıydı. Yani Houillier zamanından kalma bir iskelet ile şampiyon oldu Benitez. Sonraları, kendi takımını oluşturmaya başladığında koskoca kulübü ne hale getirdiğini hepimiz gördük. Liverpool şu anda hala o yaralarını sarmaya çalışıyor.

Ayrıca, İnter'de de büyük bir rezalet ortaya koyduğunu hatırlayalım. Aynı şekilde İnter de halen toparlanamadı. Peki, Napoli'deki olay ne?

Napoli, bilindiği gibi Serie A'ya yükseleli çok olmadan muhteşem işler başarmış bir takım. Sıfırdan kurdukları takımı büyük paralara sattılar, halen daha o takımın iskeletinden ekmek yiyorlar. Evet, şimdiye kadar İtalya'da hiç tutunamamış İspanyol futbolcuları çok iyi entegre etti Benitez takıma ama yine de iskeletin hakkını vermek gerekiyor.

Napoli'nin atmosferi de ayrı bir etken tabii. Lavezzi'nin PSG'ye gittikten sonraki performansı ortada. Maradona'nın kokusunun sindiği Napoli'de sanırım Selçuk Şahin bile oynasa dünyanın en iyi orta sahaları sıralamasına girer diye düşünüyorum ve Napoli'nin Benitez'i diriltişini kutluyorum.

Gareth Bale İlk Maçında İlk Gol

Bale için harcanan para bence astronomik sıfatını aşmış bir para. Çünkü, sürekli değişen bir sıfat kendisi. Zidane, eğer şimdi transfer olsaydı heralde 200 milyon dolar etmesi gerekirdi. 
Bale'i S'hampton zamanından beri takip ediyorum. Sol bekte oynarken kendisini daha çok severdim. Sol açık olarak da harikalar yaratıyor, evet ama sol bekte olduğundan daha sıradan bir futbol oynuyor.
Kendisini, Giggs'in yerine Manu'da görmeyi çok isterdim. Sonunun Owen'a benzemesinden bir hayli korkmaktayım çünkü. Manu'da efsane olabilecekken, sıradan bir oyuncu olmayı tercih etti. Ronaldo da öyle. Manu'da kalsa heykeli dikilebilirdi ancak şimdi yaşı geçtikten sonra transfer olup unutulacak.
Bale, ilk maçında golünü attı. Çok güzel bir gol olmasa da ilk golü olması sebebiyle önemli bir gol. Rakibi Neymar'ın henüz golünün olmadığı düşünüldüğünde ise bu daha da önemli bir hale geliyor.
Madrid'in bu seneki performansından hiç umutlu değildim ve haklı çıkacak gibi gözüküyorum. Villarreal'e puan kaptırırken çok başarılıydılar. Bu sene kendilerinin ligi kazanması çok zor.











Ali Adnan Kaldığı Yerden

14 Eylül 2013 Cumartesi
Posted by sbilgen
Rize, Antep'i ilginç bir maçın sonunda devirdi bugün. Antep, 10 kişi kalmasına rağmen çok da iyi oynadı ancak olmadı. Tüm sıkıntılara rağmen Bülent Hoca iyi futbol oynatıyor takımına. Umarım devam eder. Ancak, stadın dolmaması çok sinir bozucu. Antep, artık ligin kemik takımı durumunda, hatta bazı hataları yapmasalardı şu anda zirveye oynuyorlardı. Tribünlerin boş kalması kabul edilemez.

Başlık konusu Ali Adnan hakkında konuşmaya geçersek, izlemeyenlere iki haftadaki iki golünü de izlemelerini şiddetle tavsiye ediyorum. Geçen maçtaki golü daha muhteşemdi ama bugün de yine harika bir gol attı. Bu sefer serbest vuruştan bir füze salladı, dikkatle izlerseniz Karcemarskas geç hamle yapıyor ve topun gittiği yer ile uçtuğu yer farklı. Bu adam bambaşka gerçekten. Transferinden vazgeçen Galatasaray şimdi iyice bir düşünsün Madrid maçı öncesi.

Mesut Özil ve Arsenal

Mesut bugün ilk asistini yaptı. Topu kontrolündeki klasını bir kenara bırakırsak bahsedildiği gibi muhteşem bir asist değildi. Zaten amacım da asist hakkında konuşmak değil.

Mesut'un transferini ilk günden beri eleştirdim. Hem Arsenal açısından hem de Mesut açısından. Şöyle ki, Mesut İspanya'da bile temposunu erken kaybedip oyundan düşerken, İngiltere gibi temponun hiç düşmemesinin yanısıra fizik gücünün de onun kadar önemli olduğu bir ülkede kariyerini düşüşe geçireceğinin düşünüyorum.

Arsenal açısından eleştirim ise hem verilen para hem de o pozisyonda açıkları yokken yapılmış olması dolayısıyla ekstra bir transfer olması. Wenger'in bunda bir suçu yok tabi. Ona illa transfer yap dediler, o da yaptı. Ha, belki şöyle bir suçu olabilir; o da şimdiye kadar yapmadığı faydalı transferleri ve parayı bu şekilde harcamış olması. Arsenal'in kadrosunda Mesut'un pozisyonunda o kadar çok adam var ki. Flamini'yi Milan'dan geri almalarından sonra defansif orta sahalarında biraz rahatlama yaşadılar ama hala o pozisyon çok sıkıntılı.

Galatasaray - Antalyaspor Analiz

-Galatasaray hakkındaki genel kanı çok şanssız olduğu yönünde. Evet, gerçekten şanssızlardı. Peki bu puan kaybını telafi eder mi? Etmez.
-Antalyaspor ise gerçekten kadronun hakkını vermiyor, dünkü beraberlik kimseyi yanıltmasın. Samet Aybaba muhteşem grafiğini sürdürüyor kısaca. Bu kadroyla bu sene düşmemeye oynarlar bu gidişle.
-Galatasaray uzun süredir oynatmadığı oyuncularını bir anda sahaya sürdü. Engin Baytar, 11 maçlık cezanın kurbanı olmasının ardından kendine şans verildiğinde hiç sırıtmadan oynadı. Neden kendisine forma şansı verilmiyor anlamak gerçekten çok zor. İlk senesinde muhteşem bir performans sergilemişti.
-Antalyaspor, kalabalık bir forvet grubu ile oynuyor. Orta sahanın yükünü ise bir iki kişiye yüklüyor. İyi forvetlerinizin olması güzeldir ama arap zenginlerinin kulüpleri aldıktan sonra yaptıkları gibi her bulduğunuz forvet de alınmaz. Takımın yarısını forvet oluşturuyor resmen.
-Bruma, ilk maçı olmasına rağmen direk farkını ortaya koydu. Gerçekten önemli bir oyuncu ama Ronaldo'dan çok Nani'ye benzediği kanaatindeyim. Burak Yılmaz'a çok eleştiri vardı, bence haklılardı. Bu yabancı sınırlaması yüzünden satılmadı kendisi ve sonunun Hasan Şaş gibi olmasından korkuyorum. Yiyip bitirdiğiniz futbolculara Burak da eklenirse şaşırmam futboldan anlamayan futbolun aciz ve rezil yöneticileri!